1. HABERLER

  2. KÜLTÜR/SANAT//MAĞAZİN

  3. “8 yaşında adam olmak zorunda bırakıldım”
“8 yaşında adam olmak zorunda bırakıldım”

“8 yaşında adam olmak zorunda bırakıldım”

Onur Alan, ailesi tarafından 8 yaşında yatılı bir okula bırakıldı. Kendi iç savaşını vererek, kader arkadaşlarıyla hayat mücadelesi verdi. Alan, aklına kazınan o günleri, yuvada kalan çocukların da duygularına tercüman olacak şekilde bir kitapta topladı

A+A-

Erzurum Güncel- Kıbrıs Gazetesinden Aliye ÖZENCİ'nin haberi...

Yazar Onur Alan, yaşadığı zorlu hayattan yola çıkarak 2016’da ilk kitabı “8 Yaşındaki Adamı” yayımladı. Türkiye’de basılan kitap yoğun ilgiyle karşılandı.


Ses getiren bu eser, aslında yazar Alan’ın 8 yaşında ailesi tarafından terk edilmesiyle başlayan bir hikâye. Küçük yaşta hayatın adaletsizliğini öğrenen Alan, yalnız ve çaresiz olduğu her gün, kendi ayakları üzerinde durmasını öğretti. Alan, bu duyguyu “8 yaşında adam olmak zorunda bırakıldım” diyerek anlatıyor.


Aslen Erzurumlu olan Alan, 2017’de Bir Varoluş Hikayesi başlığı altında da “Benim Adım Fer” isimli ikinci kitabını yayımladı.


Anlamı ‘ışık’ olan bu hikâye ise özellikle mülteci çocuklara dikkat çekmek için kaleme alındı. Yazarın son eseri ise ilk kitabından farklı olarak geçtiğimiz aylarda “Lambam” ismiyle raflardaki yerini aldı.


 Türkiye’de satışları süren ve sosyal medyada sipariş üzerine ülkemize de gelen kitaplar, okuyucular tarafından yoğun ilgi görüyor.


 

“…seviyorum”

 


Yazar Onur Alan, 1989’un işçi bayramında Erzurum’un en uzak ilçelerinden biri olan İspir’de dünyaya geldi. Alan, kendi hikayesini şöyle anlatıyor:


“Şehirli olmak için Erzurum merkeze gelmişiz ama ben yine şehirli olamayıp ilköğretimi şehre uzak bir yatılı okulda tamamladım. Sonra lise öğretimimi Erzurum merkezde tamamlayıp, üniversiteyi ise Atatürk Üniversitesi Almanca öğretmenliği ve yine aynı üniversitenin Halkla İlişkiler bölümünü bitirerek tamamladım. Kısa dönemli olarak birçok iş deneyimim olmuştur. Ama en önemli uğraşım edebiyattı. Kitapları seviyorum, yazmayı seviyorum, çocukları seviyorum. Bir de çiçekleri seviyorum”.

Halen Almanca öğretmenliği görevini yerine getiren Alan, yazmaya üniversite ikinci sınıfta başladı. Yazma sebebini “kendimle baş başa kaldığımda beynimi kemiren o şeyleri paylaşabilmekti. Var olabilmenin anlamını sorguladıkça yazma ihtiyacı duyuyordum. Ve şimdi daha adil, daha barışçıl, daha mutlu bir Dünya için yazıyorum” diyerek anlatıyor.


“8 Yaşındaki Çocuk” ve “Benim Adım Fer” isimli kitaplarında yetim kalanların ve göç eden çocukların yaşadıklarını anlatan Alan, birçok sosyal sorumluluk projesinde de yer alıyor.


Her çocuğun özel olduğunu vurgulayan yazar, “yardıma ihtiyacı varsa en özelidir” diye sözlerine ekledi.

 

“Hiçbir anımı unutmuyorum”

 


Yazar Onur Alan, “8 Yaşındaki Adam” isimli ilk kitabını kaleme alırken, yatılı okullara, yurtlara ve çocuk esirgeme kurumlarına (yuvalara) terk edilen çocukların duygu dünyasını anlatmaya çalıştı.


Alan bu eserin doğuşunu, “Çünkü ben de yatılı bir okula terk edilmiş 8 yaşındaki bir çocuktum. Ya da 8 yaşında adam olmak zorunda bırakılan bir çocuk. Kitabın hikâyesi de benim hayatımdan besleniyor” dedi.

  Alan, anılarını da paylaştı:

“90’ları yaşadıysanız o dönemde çocuk olmanın ne kadar zor olduğunu deneyimlemişsinizdir. Hele bir de yatılı okula terk edildiyseniz işte o zaman işler daha karışıktır. Hiçbir anımı unutmuyorum. Güzel olan dostlukları da, acı çektiğimiz o yatılı okul günlerini de. Hangi anımdan bahsetmeliyim acaba? Belletici öğretmeni yarım saat erken uyandırdığımız için bütün okulun çocuklarını hortumla sıra dayağına çekiğini mi? Yoksa aşçının bize yemek vermediği gün ondan intikam almak için onun bahçesine girip soğanlarını koparıp yediğimiz o güzel günleri mi? Hepsi dün gibi aklımda”.
 

Mülteci çocuklar

 


Yazar, ikinci kitabı olan “Benim Adım Fer”i dünyadaki mültecileri ve özellikle mülteci çocuklara dikkat çekebilmek için kaleme aldı. Alan, “Amacım onlara olan bakış açımızı değiştirebilmek. Çünkü doğduğu coğrafya kaderi olmamalı insanın. Kimse savaşın ortasında yağmalanmak için doğmak istemezdi. Sonsuz Kozmos’da yaşadığımız gezegen sadece bir incir çekirdeği kadar diyebiliriz. Ve biz insanlık tarih boyunca birbirimizi yemekten başka hiçbir şey yapmamışsız. Tamam, madem yemek istiyorsunuz bari çocukları rahat bırakın. Onlar mutlu, hür, huzurlu olsunlar” dedi.
 

“Lambam”

 


Yazar ilk iki kitabında çocuklardan bahsederken son kitabı olan “Lambam”da farklı bir konuya değindi. Bu eserin doğuşunu ise şöyle anlattı:


“İlk iki kitapta bir şeylerin değişmesi gerektiğine inanıyordum. Ve insanların bir şeyleri değiştirmesini isteyip durdum. Sonra değişimin önce insanın kendisinde olması gerektiğini deneyimledim. Yani değişebilmeyi önce insan kendi içinde içselleştirmeliymiş. Temelsiz bina ayakta duramaz diye düşündüm ve önce insanın kendi içine bir ışık yakması gerektiğini istedim. Ve bu düşüncelerle çıktı Lambam”.

Araştırmayı ve üretmeyi seven Alan,  “Naftalin kokulu yıllar” isimli bir kitap projesinde yer aldı. Kitapta o dönemleri yaşayan 65 yazarın hikayeleri bulunuyor. 


 Yazar yeni projelerin hayatında var olduğunu ama ne yazık ki imkansızlıklarında var olduğunu vurguladı.
  Alan, “İmkanlar dahilinde elbette boş durmayacağım. Yeni bir proje olarak yeni bir kitabımın çalışmalarını başlattığımı söyleyebilirim. O da çok yakında çıkacak” dedi.

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.