Çoban...
Köyün birinde, yeni seçilen yiğitbaşı; eski yiğitbaşıyla hesaplaşmak istiyormuş. Önce laf atmış; ses seda yok. Sonra el kol hareketleri; yine ses yok… Bu kez karşısına geçerek, sağ omzuyla şöyle bir yoklama çekmiş… Eski yiğitbaşı: ─ İyi ki vurdun birader, sağ omuzum da bir eğrilik vardı düzeldi, demiş. Yeni yiğitbaşı umduğu karşılığı bulamamış; fırsatını bulunca, sol tarafına çarpmış... Eski yiğitbaşı: ─ İyi ki çarptın birader, sol tarafımda da bir yamukluk vardı düzeldi, demiş. Yeni yiğitbaşı yine umduğunu bulamamış. Köyde bir türlü “eski bildik kavgalar olmuyormuş”; buda onun için bir sorunmuş. Düşünmüş taşınmış, eski yiğitbaşına, köylünün bulunduğu bir ortamda, çelme takmış. Eski yiğitbaşı yere bir seksen uzanmış. Yerinden yavaş yavaş kalkarak, köylünün huzurunda, sakin bir sesle; ─ Boşuna uğraşma, sana o fırsatı vermeyeceğim; düşüp kalkmayı öğrenmem gerekiyordu, öğrendim. Düşüp kalkmayan “bir Allah” sende zamanı gelince öğrenirsin. Şimdi roller değişti, mazlumları oynama sırası bana geldi; siz hale mazlumları oynamak istiyorsunuz, bu düşüncenizden vazgeçin; artık güç sizde, gücünüzü doğru kullanın. Böyle deşifre olmuş numaraları da bırakın... Ha! Birde “çoban hikâyesini” unutmayın…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.