1. HABERLER

  2. GENEL

  3. Baransu, mektup yazdı özür diledi!
Baransu, mektup yazdı özür diledi!

Baransu, mektup yazdı özür diledi!

'Balyoz Darbe Planı' iddialarının yer aldığı haberlerinde kullandığı dosyalar nedeniyle tutuklanan Taraf muhabiri Mehmet Baransu, tutuklu bulunduğu Metris Cezaevi’nden mektup yazdı; 'iç muhasebe' yaptığını ve 'özür dilediğini' yazdı.

A+A-

Erzurum Güncel-

Ocak 2009'da yayımlamaya başladığı "Balyoz Darbe Planı" iddialarına ilişkin haber dizisinde yer verdiği dosyalar nedeniyle 2 Mart 2015'te tutuklanan Taraf muhabiri ve yazarı Mehmet Baransu, Metris Cezaevi’nden "Zindandan kamuoyuna" başlıklı çok konuşulacak bir mektup yazdı. 

Mektubunda 51 gündür tutuklu bulunduğu cezaevinde kendini sorguladığını, 'ülkenin tek derdinin askeri vesayet olmadığını' ve 'özür dilediğini' kaleme aldı. İşte o mektubun detayları...

"öZüR DİLERİM"


2 Mart'ta tutuklanan Baransu, mektubunda kendisinden '‘Kirlenmiş , kirletilmiş ruhum’ diyerek bahsederek, “Askeri vesayetle, statükoyla canım pahasına mücadele ederken, asıl sorunu göremediğim için; ‘demokrasiyi, hukuku, adaleti, getirecekler’ diye destek verdiğim insanların gerçek yüzünü fark edemediğim için tüm kamuoyundan özür dilerim” dedi.

MEKTUBU AVUATI ARACILIĞIYLA PAYLAŞTI

Mehmet Baransu’nun avukatı Sercan Sakallı'nın paylaştığı mektupta, Baransu, “Kendi adıma 51 gündür tek başıma kaldığım hücremde özeleştiri yapıyorum” diyen Baransu, “Kullandığım sert dil başta olmak üzere, dün anlayamadığım, empati kuramadığım kişilerle ve toplum kesimleriyle empati kuruyorum” ifadesini kullandı.

mehmet-baransu.jpeg 

İşte Mehmet Baransu’nun yazdığı o mektup:

"HüCREMDE İç MUHASEBEMLE BAŞ BAŞAYIM"

“Darbe planını ve seminerini haber yapmak, tek başıma örgüt kurup yönetmek, kurduğum örgüte üye olmak suçlamasıyla 51 gündür tutukluyum. ‘Sizi önümüze getiren irade tutuklanmanızı istiyor Mehmet Bey’ diyen ‘hukukçular’ başı öne eğik, gözlerime bakamadan tutuklama kararı verdi. ‘Kır kapıyı, içeri gir, Baransu’yu al, biz Meclis’te çoğunluğa sahibiz, yaptığını suç olmaktan çıkarırız’ diyen zihniyet kararı çoktan vermişti çünkü. Susmayacağımı, susturamayacaklarını biliyorlardı. Hücrede ve tek başımayım. ülkemin çığırından çıkışını, hukuktan kopuşunu, anayasal düzenin yıkılışını ibretle izliyorum… Topluma ve ülkeye karşı işledikleri suçların, yolsuzlukların hesabı sorulamasın diye bir ülkenin yakılışını izliyorum. Tarihe ibretle anılacak günahlar bırakıyorlar. Bu ortamda kader benim inzivaya çekilmeme hükmetti…

İnzivada, hücremde iç muhasebemle baş başayım…

"DüŞüNDüKçE GöZYAŞI DöKüYORUM"

51 gündür kirlenmiş, kirletilmiş ruhumu temizlemeye çalışıyorum. Anlıyor, anladıkça düşünüyor, düşündükçe gözyaşı döküyorum. Kuruyan göz pınarlarımı tekrar ıslatan Rabbim’e binlerce şükür.

Hırsızların önünde diz çöktürmeyip, kendi önünde secde ettiren Rabbim’e hamdolsun. Kaybettiklerimi koca bir dünyada bulamayan bana, küçücük bir hücrede bulduruverdi.

"ASKERİ VESAYETLE VERDİĞİM MüCADELEDE VARDIĞIM SONUç BİLE DEĞİŞTİ"

10 metrekarelik sarayımın her bir tuğlası helal. Kaçak, yetim hakkı yenilmiş tek bir çakıl taşı bile yok.

Bıldırcın yumurtaları, altın kadehleri yok bu sarayın.

Beştepe’deki sarayda ruhlar hapisteyken, burada ruhlar özgür.

Yıllarca askeri vesayetle, statükoyla verdiğim kıran kırana mücadelede vardığım sonuç bile değişti.

"BU üLKENİN EN BüYüK SORUNU ASKERİ VESAYET DEĞİLMİŞ"

ölüm tehditleri arasında, korumalarla geçen son yıllarımda ailemi, çocuklarımı ve kendimi ihmal ettim. Sonunda hücremde anladım ki; Bu ülkenin en büyük sorunu askeri vesayet değilmiş.

Biz değerlerimizi, dinimizi, ahlakımızı yitirmişiz. Bu büyük sorun karşısında askeri vesayetin, statükonun ne önemi var?

Askeri vesayetle, statükoyla canım pahasına mücadele ederken, asıl sorunu göremediğim için; ‘demokrasiyi, hukuku, adaleti, getirecekler’ diye destek verdiğim insanların gerçek yüzünü fark edemediğim için tüm kamuoyundan özür dilerim.

"STATüKOCULAR, KAYITLARA RAĞMEN DARBECİLERDEN KAHRAMAN çIKARMAYA çALIŞIYOR"

Ne diyorlardı seminer adı altında darbe toplantısı yapanlar; ‘İstanbul’un üzerine çöküyoruz. Sonra Türkiye’nin. Belediye Başkanlarını, kamu kurumunda çalışanları değiştirip, tutuklayacağız. Acıma yok, tepeleme var. İdris Güllüce’yi ben tutuklayacağım. Liderleri özel operasyonla aynı gece toplayacağız. (Perdede Abdullah Gül, Recep Tayyip Erdoğan fotoğrafı…) Rejim aleyhtarı dernek, gazeteler, yurtlar, kuruluşların listesi dosyada ve perdede. çetin Doğan komutanım bunlar kapatılacak. Alışveriş merkezlerine el koyacağız. Yönetime el koyduktan sonra kesintisiz hizmet için listeler hazır komutanım. Belediye Başkanları asker olacak. Belediyeye asker atayacağız. Tüm kilit görevlere asker atayacağız. Yetmediği yerde emekli askerleri atayacağız. 250 bin kişiyi NETAŞ, Burhan Felek, Şükrü Saraçoğlu statlarında toplayıp, sorgulayacağız. Bilahare ümraniye Cezaevine götüreceğiz. Tutuklayacağız. Cezaevleri yetmezse kışlaları da cezaevine dönüştüreceğiz. çok zamanımız kalmadı. Hükümetin icraatlarının demokrasiyle engellenmesi mümkün değil. Tutuklanacak, gözaltına alınacak kişilerin listesi el konulacak kurumların listesi, hazır ve dosyada komutanım. Eksikleri tamamlayıp, güncelliyoruz. Harekat günü tüm listeler hazır olacak…’

Konuşmalar böyle uzayıp gidiyordu. Tıpkı hırsızlar gibi bazıları şunu söylüyor; ‘Ses kayıtları doğru, belgeler sahte.’ Balyoz hakkında en çok yazan Sedat Ergin bile ses kayıtlarının gerçek olduğunu açıkça söylüyor. Ses kayıtları gerçekse, o kayıtta komutanın bahsettiği listeler nerede?

Savcılıktaki listeler sahteyse askerlerin bahsettiği gerçek listeler nerede?

Hırsızdan hayırsever çıkaran hırsızlar gibi, statükocular da tüm bu belge, bilgi, kayıtlara rağmen darbecilerden kahraman çıkarmaya çalışıyor.

"öZ ELEŞTİRİ YAPIYORUM"

Bu ülke toptan bir özeleştiri yapmak zorunda… Kendi adıma 51 gündür tek başıma kaldığım hücremde özeleştiri yapıyorum. Kullandığım sert dil başta olmak üzere, dün anlayamadığım, empati kuramadığım kişilerle ve toplum kesimleriyle empati kuruyorum.

Bu özeleştiri ışığında, dün olduğu gibi yarın da haksızlık karşısında dimdik duracağım…

Bu satırlarımı ‘zindandan kamuoyuna’ 51 günlük bir içe yolculuk olarak kabul edin. Tüm kamuoyuna saygılarımla.”

baransu.20150423105140.jpg

BARANSU'NUN TUTUKLANMA SüRECİ

"Balyoz'da Kumpas" iddialarına ilişkin yürütülen soruşturmanın ilk şüphelisi olan Gazeteci Mehmet Baransu tutuklanmıştı. Baransu'nun tutuklama gerekçeleri ise "Devletin güvenliği ilişkin belgerleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma", "Devlerin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme." olarak sıralanmıştı.

Balyoz'da kumpas soruşturması kapsamında evinde 1 Mart 2015'te 10 saat arama yapılan ve ardından gözaltına alınan Mehmet Baransu'ya, Vatan Caddesi'nde bulunan İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde  6 saatte Balyoz Belgeleri ve 'Karargah' isimli kitabına ilişkin 28 soru yöneltilmişti.

ADLİYEYE SEVKEDİLDİ, SAVCI "TUTUKLANSIN" DEDİ

Emniyetteki işlemlerinin ardından Mehmet Baransu, çağlayan'da bulunan İstanbul Adalet Sarayı'na sevk edildi. Soruşturma savcısı Gökalp Kökçü, Mehmet Baransu'nun ifadesini almadı, dosya üzerinden inceleme yaptı. Savcı Kürkçü, tutuklama talebiyle saat 10.00'da Mehmet Baransu'yu nöbetçi 5. Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk etti.

BARANSU 2 SUçTAN TUTUKLANMIŞTI

Mehmet Baransu Türk Ceza Kanun'nun (TCK) 326. ve 327. maddelerini kapsayan "Devletin güvenliği ilişkin belgerleri tahrip etme, amacı dışında kullanma, hile ile alma, çalma", "Devlerin güvenliğine ilişkin gizli belgeleri temin etme" suçlarından tutuklanmıştı.

"AHMET ALTAN, YASEMİN çONGAR, YILDIRAY OĞUR,KURTULUŞ TAYİZ VE BEN İNCELEDİK"

Baransu ifadesinde, belgelerin kendisine nasıl geldiğini detaylı bir şekilde savcıya anlattığını belirterek, “Turan çolakkadı’ya belgelerin bana nasıl geldiğini anlattım, o da tutanağa kısaca bunu yazdı. Bu tutanakta yanlış anlaşılmalarına konu olabilecek bir detayı da açıklayayım. ‘Bir kısmını orijinal CD’lerden aktarma yaptım, tarayarak aldım’ bölümü sanki ‘Belgeleri aldığım anda’ gibi bir anlam çıkartıyor. Ben Taraf Gazetesi’ne gelirken, yolda gördüğüm bir kişinin benimle bir haber için konuşacağını söylemesi üzerine, kendisiyle g örüştüm. Bana, çeşitli CD’ler, çeşitli belgeler, fotoğraflar, yazışmalar gösterdi. Bunların bir kısmı askeri yazışmalar bir kısmı el yazıları bir askerin tuttuğu notlardı. Kendisi 3 DVD bir CD halinde, bunları toparlamıştı. Bazı orijinal belgeler de bunların yanında idi. Onların bazılarına da bakma fırsatım oldu. Orijinal resmi yazışmalardı. Bunları da taradım. DVD ve CD içerisindeki belgelerle karşılaştırdım. Bazı belgelerin fotoğraflarını ve görüntülerini aldım. Gazeteye bu CD’leri götürdüğümüzde CD’nin içerisinde binlerce belge olduğu için, 6 kişi bu belgeleri taramaya başladık. Bilgi işlem sorumlumuz CD’lerle ilgili kopyalar çıkarttı. Her kişi bu belgeleri incelemeye başladı. Ahmet Altan, Yasemin çongar, Yıldıray Oğur, Kurtuluş Tayiz ve ben diğerlerini hatırlamıyorum. Bu belgeleri inceledik. Ses kayıtlarına baktık, el yazılı notlara baktık. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, eski Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül dahil olmak üzere, AKP'nin üst düzey yetkilileri, belediye başkanları dahil, bir çok insanın tutuklanmasına yönelik bir darbe planı hazırlandığını gördük. Ardından da bunu haberleştirdik. Turan çolakkadı bu CD’leri bizden talep edince gazetedeki CD’lerden aktarma yapıp bize geldiği şekliyle 3 DVD ve 1 CD’yi kendilerine teslim ettim” ifadelerini kullanmıştı.

mehmet-baransu1.jpg
MEHMET BARANSU KİMDİR?

1977 yılında Ardahan’ın Göle ilçesinde doğdu. Ailesinin kökeni, Mısak-i Milli sınırlarının çizilmesinden sonra Ermenistan sınırlarında kalmış bir köye dayanmakta. Ailesinden çok sayıda kişi Osmanlı-Rus Savaşı’nda yaşamını yitirdi.Ailesi ile birlikte Erzurum’a yerleşen Baransu, lise öğrenimini burada tamamladı. Yükseköğrenimini ise İstanbul üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik bölümünde yaptı. İlk gazetecilik deneyimini üniversitenin ajansında görev alarak yaşadı. Daha sonra Akşam gazetesinde çalışmaya başladı Bir arkadaşının vasıtasıyla Aksiyon dergisine geçti.

2000 yılına kadar burada çalışan Baransu, hazırladığı haberlerle dikkat çekmişti. özellikle de kaçakçılık konusunda haberler yazdı. Aksiyon dergisinden yaşadığı bir problem üzerine ayrıldı. Ardından kısa bir süre 32. Gün’de çalıştı.

Yüksek lisansını Marmara üniversitesi’nde yapan Baransu, tezini hazırlamak için Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gitti ve yaklaşık üç yıl burada kaldı. 2007 yılından itibaren Taraf gazetesinde çalışmaya başladı. Baransu, 2009 yılında Sedat Simavi Gazetecilik ödülü’nü kazandı.

internethaber
Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.