1. HABERLER

  2. GENEL

  3. Gülerce:
Gülerce:

Gülerce:

Gazeteci Hüseyin Gülerce, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi tarafından Fethullah Gülen aleyhine yürütüldüğü öğrenilen bir soruşturma kapsamında "tanık" olarak ifade verdi.

A+A-

Erzurum Güncel- Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen Gülerce, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Birimi'nin bulunduğu 7. kata çıkarak, burada görevli savcılardan Fuzuli Aydoğdu'ya yaklaşık 2 saat ifade verdi. Gülerce'nin, bazı kişilerin şikayetiyle Fethullah Gülen aleyhine açılan ve savcı Aydoğdu'nun yürüttüğü bir soruşturma kapsamında tanık olarak ifadesine başvurulduğu öğrenildi. Gülerce'nin, 16 Ekim'de, "7 Şubat savaş ilanıydı. 25 Aralık topyekun saldırıydı. Durdurmaya çok çalıştım. Ama çok bilmiş çekirge ile müneccim yaftası yapıştırıldı" şeklinde yazdığı tweet ve bir televizyon programında söyledikleri nedeniyle tanıklığına başvurulduğu kaydedildi. Adliye çıkışında gazetecilere açıklama yapan Gülerce, "Paralel yapıyla ilgili bir soruşturma kapsamında bilgime başvurulmak üzere tanık olarak davet edildim. Herkesin bildiği paralel yapıyla ilgili soruşturma kapsamında, özellikle de Beyaz TV'de son 4-5 programda yaptığım konuşmalarla ilgili sorular soruldu" dedi. "25 ARALIK'I NEREDEN BİLEBİLİRİM BEN?" Son attığı tweet ile ilgili bazı internet sitelerinin haber yaptığını ve "25 Aralık'ın yapılacağını biliyormuş da önlemeye çalışıyormuş" izlenimi doğduğunu aktaran Gülerce, "Halbuki cümlenin başında, '7 Şubat (MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması) savaş ilanıydı' diyorum, yani 7 Şubat'tan beri ben cemaatle hükümet arasındaki savaşı önlemeye çalıştım. 25 Aralık'ı nereden bilebilirim ben?" şeklinde konuştu. Bir soru üzerine, "tweet attığı cümlenin baştan okunması durumunda '25 Aralık'ın olacağını bildiği' anlamının çıkarılmayacağını ve bunun zorlama bir şey olduğunu" savcıya söylediğini anlatan Gülerce, şöyle devam etti: "Bu süreçte olan bitenleri, Zaman gazetesindeki yazılarımla önlemeye çalıştım. 'Bir şeyler olacak' dedim, Ahmet Turan Alkan bey bana, 'turfa müneccim' dedi. Ama oradaki ifade, Ahmet Turan Alkan'ın yazmasından ziyade, Zaman gazetesinde genel yayın yönetmenliği yapmış bir insanın aleyhinde böyle hakaretamiz bir yazının çıkabilmiş olması önemliydi. Yani şimdi bir gazetede genel yayın yönetmenliği yapmış ve hala yazar olan bir insana, hem de yakın bir arkadaşı tarafından hakaretamiz bir yazı çıkıyor ve Zaman'da çıkıyorsa bu ne anlama geliyor? Beni asıl üzen, kıran bu oldu. Halbuki benim önlemeye çalıştığım şey Türkiye içindi. Şu anda gelinen noktada daha henüz iddialar var, yargıya intikal edecek, ne olacak bilmiyoruz. Ama şu anda Türkiye'nin en önemli meselesi oldu. İnsanlarımız bu işe çok üzülüyorlar. Ben bunları gördüğüm, üzüldüğüm için durdurmaya çalıştım, yoksa 25 Aralık'ı bilip önlemeyen de namerttir." "BAŞBAKAN İKEN ERDOĞAN'A HAKARET ETTİLER" Dosyanın içeriğiyle ilgili bilgisi olmadığını belirten Gülerce, "Ben ilke bazında eleştiri getiriyorum. Hiçbir sivil toplum kuruluşunun, hiçbir cemaatin hükümete savaş açması doğru bir şey değil, görülmüş bir şey de değil" dedi. Söz konusu hareketin üslup diye bir hassasiyeti olduğunu ve "üslubumuz bizim namusumuzdur" denildiğini hatırlatan Gülerce, sözlerini şöyle sürdürdü: "Başta Today's Zaman genel yayın yönetmeni olmak üzere, Zaman gazetesinde bazı yazarlar, ama tweetlerle ama yazılarla, başbakan iken tabii, cumhurbaşkanı olunca bunu yapamıyorlar, Sayın Erdoğan'a hakaretler ettiler. AK Parti grubunda konuşma yaparken 'rezil adam' diye tweet attı sayın Bülent Keneş. Mesela sıradan bir camianın içinden biri yapsa olabilir ama Today's Zaman genel yayın yönetmeninin bağlayıcılığı var. Neden bu arkadaşa 'dur' denilmiyor? Beni en çok üzen budur. 'Bir daha yapma' denilmesi lazım. Tayyip Bey cumhurbaşkanı olmasaydı bu hakaretler devam edecekti." "BU SİYASİ HAREKET 7 ŞUBAT'LA BAŞLADI" Hüseyin Gülerce, Gezi olaylarına ilişkin temmuzda Zaman gazetesinde yazdığı yazının başlığının "Erdoğan gitsin AK Parti kalsın planı bu" olduğunu belirterek, "Gezi olaylarında Zaman yazarları neler yazdılar, ben de aynı gazetede bunu yazdım. Bu, süreci durdurmak değil mi? Yapmayın, etmeyin, bu bir plan, bu bir siyasi hareket. Baştan itibaren, 7 Şubat'la başladı" diye konuştu. Savcının kendisine, "Sizin Zaman gazetesindeki bu çizgi farklılığınız ne zaman başladı?" diye sorduğunu ifade eden Gülerce, şunları söyledi: "Ben de '7 Şubat'a kadar hiçbir ciddi problemim yoktu. Ertesi gün 8 Şubat'ta Zaman gazetesi MİT ifadesiyle ilgili şu başlığı attı, 'Savcılar bugüne kadar haklı çıktı'. Ben de savcı beye, 'Söz meclisten dışarı, savcılar her zaman haklı çıkmaz' dedim. O da, 'Evet, yüzde 60'ı reddediliyor' dedi. Nasıl oluyor da bir iddia makamı için bir gazete, 'Savcılar hep haklı çıktı' diyor. Bu, hükümete karşı bir savaş ilanıdır. Çünkü MİT Müsteşarı, Sayın Erdoğan'ın başbakanken yaptığı bir tayindir ve kendisi için çok önemli bir makam. Şimdi bunu idrak edemeyecek bir gazeteci, editör var mı? Bu, doğrudan MİT üzerinden, müsteşarı ve personeli üzerinden başbakana yönelik bir hareket. Bir sivil toplum kuruluşu bunu neden sahiplenir, benim sarsıntı geçirdiğim yer." Gülerce, savcının kendisindeki kırılmayı sorduğunu da belirterek, "Ben sırayla dedim ki; 7 Şubat'taki MİT krizindeki tavır. İki, Gezi olaylarındaki hiç görülmeyen üslup yanlışlığı, Erdoğan'ı eleştirmenin ötesinde hakaret etme noktası benim için kırılma noktasıydı. Zaman'da hakaret olmaz. Hem de seçilmiş başbakana hakaret yapılıyor. Üçüncüsü 17-25 Aralık, dördüncüsü de yerel seçimler esnasında" diye konuştu. Takvim

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.