1. HABERLER

  2. SİYASET

  3. Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz
Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz

Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Biz demokrasi üzerindeki her türlü vesayetin kaldırılmasını savunan bir partiyiz. Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz” dedi.

A+A-

Erzurum Güncel- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda 2017 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı üzerine yaptığı konuşmada 15 Temmuz’un bir uzlaşma kapısı araladığına değinerek, “15 Temmuz’da artık yeni bir Türkiye vardır. Eğer biz bu gücü, bu uzlaşma kültürünü daha da ileriye taşıyabilirsek çocuklarımıza güzel bir Türkiye’yi hep birlikte bırakmış oluruz” ifadelerini kullandı.

“OHAL ile kanun tasarısı parlamentoya gelirken Sayın Başbakan telefonla aradı” diyen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

“Destek istedi bizden. Sayın Başbakan’a OHAL uygulamasına destek veremeyeceğimizi, parlamentoda demokrasiyi savunan bir parti olarak biz demokrasiyi savunacağımızı, eğer OHAL uygulamaları ile bir kanun çıkacaksa 4 parti bu kadar büyük uzlaşma sağlanmış, bütün sivil toplum kuruluşları, meslek kuruluşları buna evet demişler, getirin ne gerekiyorsa hepsini yapalım. Son derece saygılı bir dille telefonlarımızı kapattık, yani Sayın Başbakan'a yakışan üslup kullanıldı. Biz demokrasi üzerindeki her türlü vesayetin kaldırılmasını savunan bir partiyiz. Hiçbir vesayeti kabul etmiyoruz.”

“Koltuğuna sahip çıkamayan Türkiye’ye sahip çıkamaz”

Bakanların yürütme ve yasama organının iradesine kimsenin gölge düşürmemesi gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Elinizi vicdanınıza koyarak bana şu sorunun cevabını verin; dış politika oluyor. Dışişleri Bakanı değil, saray konuşuyor. Ekonomi oluyor saray konuşuyor. Tarım oluyor saray konuşuyor. Yetkisi var mı? Yok. Yetki kimde? Burada. Niye bunlar konuşmuyor? Neden susturuluyor? Koltuğuna sahip çıkamayan Türkiye’ye sahip çıkamaz. Herkesin koltuğuna sahip çıkması, herkesin yasaların gereğini yerine getirmesi lazım bir saygı içinde. Bakanların ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın kendi yetki alanları içinde görev yapması lazım” şeklinde konuştu.

“Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye kimin hakkı var işkenceler yaparak?”

“Hukukun üstünlüğü dediğimiz bir kavram vardır. üstünlerin hukuku değil” diyen Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

“Her vatandaşın adalet karşısında eşit olduğu bir düzenden söz ediyorum. Yine 16 Temmuz’da bu kürsüden şu konuşmayı yaptım; ‘önümüzde çok kritik bir dönem olduğunu kabul etmeliyiz. Bu dönemi soğukkanlılıkla devletin ciddiyetine yakışan bir anlayışla, yani hukuk içinde kalarak atlatmamız gerekiyor. Hukuktan vazgeçemeyeceğiz. çünkü devlet hukuk içinde devlettir.’ Hep beraber alkışladınız. Peki ne oldu o günden bu yana? Hukukun içinde birisi suç işlerse hukuk içinde adalete teslim edeceksiniz. Türkiye’yi dünyaya rezil etmeye kimin hakkı var işkenceler yaparak? İşkence fotoğrafları Anadolu Ajansı aracılığı ile bütün dünyaya servis edildi. Konuşmalar yapıldı. İşkence, hakaret eden ve onlar da servis edildi. Ama bütün dünya bunu duydu. Eğer bir hükümet işkenceyi savunursa, bir hükümet işkenceden ve adalet dağıtmamaktan yana tavır alırsa orada Türkiye’nin saygınlığına derin bir gölge düşer.”

“Bank Asya’ya para yatıran mı bu işin sorumlusu”

Kılıçdaroğlu, 25 Ağustos 2004 Milli Güvenlik Kurulu toplantısından bir konuşmayı hatırlatarak, “Devletin istihbarat örgütleri, ordu güçleri diyor ki ‘Ey siyasiler bu örgüt böyledir’. Sonra ne oluyor peki? Oradaki toplantıda FETö cemaatinin himmet parası topladığı da ifade ediliyor. Hükümetin önlem alması için karar alınıyor. Olay 2007 yılında medyaya yansıyor. Dönemin hükümeti diyor ki o karar bizim için yok hükmündedir. Devletin istihbarat örgütüne güvenmiyorsun, FETö üyesine güveniyorsun. Sonra da diyorsun ki ‘Beni kandırdı.’ Sorumlusu kimdir diye soruyoruz. Bu olayın sorumlusu kim? Bank Asya’ya para yatıran mı bu işin sorumlusu yoksa onlara bütün bu fırsatları, devletin uyarılarına rağmen Türkiye’yi adım adım darbeye hazırlayan kim?” şeklinde konuştu.

“Siyaset kurumu derken iki temel örnek vermek isterim” diyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Birincisi Mehmet Dişli. Akıncılar üssü’nde darbeyi yöneten kişi. Mehmet Dişli’yi Genelkurmayın karargahına getirirler, kıta hizmetini tamamlamadan. Zaman gelir 2015. Dişli terfi eder tümgeneral olur. Yine kıta hizmeti lazım ama ona da bir formül bulunur. Mehmet Dişli kıtaya gitmeden yine Genelkurmay Karargahı'nda kalır. FETö’nün asıl sorumlusu Mehmet Dişli’yi orada tutan mı yoksa Bank Asya’ya para yatıranlar mı?” 

Kılıçdaroğlu’ndan 'Kıbrıs' çıkışı 

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, TBMM Genel Kurulunda 2017 yılı Merkezi Bütçe Kanunu Tasarısı üzerine yaptığı konuşmada Kıbrıs konusuna değinerek, “Kıbrıs’ta pazarlıklar gidiyor. Yüzde 29’a düşürüyor toprağı. Niye yüzde 29’a düşürüyor. Pazarlıklar gizli kapalı yapılıyor. İktidar partisinin milletvekillerinden istirham ediyorum; bizim kadar izlemeyebilirsiniz ama en azından dış politika konusunda çok değerli arkadaşlarımız var, onlara bir sorun. Kıbrıs’ı gerek siyasal açıdan, gerek stratejik açıdan bizim korumamız gerekiyor. Kıbrıs elimizin altından kaymamalıdır. Bedel ödedik Kıbrıs için. Şehitlerimiz var orada. Biz o bedelin karşılığından şimdi Kıbrıs’taki egemenliğimizi güçlendirmemiz gerekirken taviz vermeye başlıyoruz. Bunlar doğru değil” diye konuştu.

“Siyasi liderlere açık ve net çağrı yapıyorum; ben dahil hepimiz servetlerimizi oturup açıklayalım“

Türkiye’nin iyi yönetilmemesinin ekonomiye yansıdığını savunan Kılıçdaroğlu, “Efendim dünyada kriz var falan. Dünyada kriz miriz yok arkadaşlar, ne krizi var dünyada. Yok öyle bir şey. Türkiye’de siyaset ve siyasette yaşanan kriz ekonomiyi vuruyor. Hiç kimse önünü görmüyor. Sayın Başbakan, ‘Dolarla ne işimiz var’ diyor. Köprüden geçiş dolarla, mercimek getiriyorsun dolarla. Doğalgaz geliyor, petrol geliyor dolarla" dedi. "Esnafın cebinde, vatandaşın cebinde dolar mı kaldı? Sanki dolarla yatıp kalkıyoruz biz" diye devam eden Kılıçdaroğlu, "En iyisi siz dolarla talebi emeklilere, bir de taşeron işçilerine sorun. Onlar daha iyi bilirler. Esnaf kampanya açıyor kim dolar bozdurursa gelsin bedava tıraş edeceğim. Kimin cebinde dolar var? Bütün siyasi liderlere açık ve net çağrı yapıyorum; ben dahil hepimiz servetlerimizi oturup açıklayalım. Kimin doları var, kimin doları yok. Kim TL’ye, kim dolara inanıyor. Ben birikimimi dolara yatırmadım. Ama bu ülkenin Cumhurbaşkanı birikimini dolar olarak tutuyor” ifadelerini kullandı.

“Biz bu bütçenin anayasaya aykırı olduğunu, geçen dönem gelen düzenlemeyi AYM’ye götürdük”
Orta Vadeli Plan'ın kanuna göre eylül ayının ilk birinci haftasında açıklanması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, “5018 sayılı Kanun böyle diyor. Orta Vadeli Plan o da eylül ayının 15’ine kadar açıklanması lazım. Bunlar hiçbir zaman kanunun gereğini yerine getirmediler. Bunlar hiçbir zaman ne Orta Vadeli Planı ne mali planı zamanında açıklayamadılar, açıklayamaz da. çünkü neden? Türkiye’yi yönetemezler. Yönetme iradeleri yok. İrade saray tarafından hapsedilmiş durumda. Bu bütçe anayasa, iç tüzüğe aykırı. Sayın Meclis Başkanımız iç tüzüğü iyi bilir. Diyor ki 38. madde; ‘Komisyonlar kendilerine havale edilen tasarı veya teklifleri ilk önce anayasanın metin ve ruhuna aykırı olup olmadığını tetkik etmekle yükümlüdür.’ Peki komisyonda görüşülürken CHP milletvekilleri bu bütçe kanununun anayasaya aykırı olduğunu söylediler mi? Söylediler. Oylama, değerlendirme yapıldı mı? Yapılmadı. Niye yapılmadı. İç tüzük böyle. Yasa koyucu olarak parlamento kendi koyduğu kurallara uyamazsa kim uyacak. Biz bu bütçenin anayasaya aykırı olduğunu geçen dönem gelen düzenlemeyi AYM’ye götürdük. AYM haklı buldu ve iptal etti. Şimdi 5018’de değişiklik yaptık. O nedenle böyle olacak dendi. Biz anayasadan söz ediyoruz. çünkü anayasa açık ve net şunu söylüyor; ‘Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemez.’ KHK ile dahi hükümete yetki verilemez diyor. Biz bıraktık hükümeti, bütün yetkiyi Maliye Bakanına veriyoruz. İstediği ödeneği alıyor, istediği yere veriyor. Olur mu bu? O zaman parlamentonun iradesi nedir? Getirsinler bir bütçe toplam rakamları getirsinler, 3 gün görüşelim nasıl olsa bütün aktarmaları Maliye Bakanı yapıyor. Ne gereği var. Bakanlıkların bütçesi ne gerek var ona. Bu anayasaya aykırı karar var. Ama aynı aykırılık yine geliyor. Bunlar doğru değil” açıklamasında bulundu.

“Kendinize şu soruyu sordunuz mu milletvekilleri; ‘Şu sarayın maliyeti nedir’ diye hiç merak etmediniz mi? Bir vatandaş olarak ben merak ederim”

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Kendinize şu soruyu sordunuz mu milletvekilleri; ‘Şu sarayın maliyeti nedir’ diye hiç merak etmediniz mi? Bir vatandaş olarak ben merak ederim. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterine soruyorlar; Sayın Genel Sekreterin Plan Bütçe Komisyonunda verdiği cevap şu; ‘Orası ilk projelendirildiği zaman Cumhurbaşkanlığı için değil, Başbakanlık için düşünüldüğünden ötürü bunun bütçesini biz Cumhurbaşkanlığı olarak bilmeyiz. Bakanlık söylemedi.’ Soruluyor her bakana, hiç kimse bilmiyor. Peki hiç kimsenin bilmediği bir bütçeye biz niye evet diyeceğiz. Hani kul hakkı yemeyecektik. Adaletli davranacaktık. Herkesin hakkını teslim edecektik. Nasıl olur da bir saray yapılır ‘ben sarayın kaça mal olduğunu bilmem’ der. Ben bunun maliyetini bilmiyorum, öğrenemiyorum. Hadi bize söylemiyorlar, bari siz merak edin sorup öğrenin, bakalım kaça mal oldu bu saray.”

“Bu hükümet faiz lobisinin hükümetidir”

Kılıçdaroğlu, Meclis Başkanı Kahraman’a ise, “23-24’üncü dönem sadece bizim milletvekillerinin verdiği ve cevabını alamadığı önerge sayısı 11 bin 412. İç tüzüğü gayet iyi biliyorsunuz. İç tüzükte diyor ki 15 gün içinde cevabı verilir. Verilemiyorsa Meclise haber veriliyor 1 ay içinde cevabı verilir. 4 yıllık bir dönemde cevap verilmiyor. 26 dönem daha yeni bir dönem 2 bin 727 önergeye hiç cevap verilmiyor. Sayın Başkan burası çadır cumhuriyeti mi? Ya iç tüzüğü kaldırın, böyle bir şey olmasın. Bizde sormayalım. Şunu getirin kural olarak, ‘hükümete hiçbir şey sorulmaz’ bitti. Getirin kabul edin, çoğunluğunuz var. önergeyi de kaldıralım. Niye sorguluyoruz. Kendi kendimizi kandırıyoruz kuvvetler ayrılığı demekle. İktidar kanadı yürütme organını sorgulayabiliyor mu? Sayıştay raporlarına bakabildiniz mi? Maliye Bakanlığı bütçesinden 8 milyar lirayı öğrenemiyoruz. Ne demek bu? Bu hükümet faiz lobisinin hükümetidir. Diyeceksiniz ki, olur mu bu hükümet sabah akşam, hatta Sayın Cumhurbaşkanı faizler düşsün diye mücadele ediyor. Bunlar tamamen farazi arkadaşlar. 1991-2002 bu hükümetlerden 14 yıl önce ödenen toplam faizi veriyorum. Devletin ödediği faiz 135 milyar 125 milyon 347 bin TL. 14 yılda bu hükümet döneminde 2016 Ocak-Ekim dönemi dahil 695 milyar 783 milyon 203 bin lira. Faiz lobisi hükümeti. Faizciler niye bunları çok seviyor. Şimdi Maliye Bakanlığı bir genelge çıkardı. Kanuna aykırı, Meclisin iradesine aykırı. Vatandaşın ödediği var, bir de bankalara 312 milyar lira. Kredi kartı ve tüketici kredisi olarak vatandaşın ödediği faiz. Bunlar faize karşıyız diyorlardı. Bakmayın söylediklerine faiz deyince bunlar orada. Parayı götürüp faize yatırıyorlar. İcra iflas dosyalarının sayısı 26 milyonu aştı. Her iki kişiden birisi icralık demektir. Bu mudur adalet, bu mudur iyi yönetim, bu mudur bu memlekette huzur?” dedi.

Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

“Sayın Binali Yıldırım’a teşekkür ediyorum bir gerçeği ortaya çıkardığı için. Tarım Kanunu'nun 21. maddesi var. 21. madde diyor ki, ‘Milli gelirin yüzde 1’i oranında en az her yıl çitçiye destek verilir. Siz bunu yapmıyorsunuz derdik. Başta Tarım Bakanı, bakanlar çıkar. Hayır biz onun gereğini yapıyoruz derlerdi. Binali Yıldırım, 14 Ekim 2016’da ödemiş’te konuştu. Arkasından 6 Kasım 2016’da Erzincan’da konuştu. Kullandığı cümle şu; 'Geçtiğimiz 15 yıl içerisinde tarım ve hayvancılığa verdiğimiz destek tam 90 milyar lira. Helali hoş olsun.' Peki temel sorun nedir? 15 yılın gayri safi milli hasılasını topladık. 15 katrilyon 623 trilyon lira. çiftçiye 15 yılda 156 milyar lira verilmesi lazım Tarım Kanunu'nun 21. maddesine göre. Arada ne kadar fark var 66 milyar lira. İtiraf ettiği için kendilerine teşekkür ederim.”

“Bir hükümet kendi vatandaşına tuzak kurmaz” diyen Kılıçdaroğlu, “16 Haziran 2009 bir kararname çıkardılar. Kararnameye göre, döviz üzerinden borçlanma hakkı getirdiniz. Dolar almış başını gidiyor. Vatandaşa dönüp duruyorsunuz ki 'cebinizdeki doları bozdurun'. Adamı dolarla borçlandırmışsınız" ifadelerini kullandı. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “OHAL kararnameleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı bırakılmış, iradesi açıkça istismar edilmiştir" dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 2017 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2015 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı görüşmeleri kapsamında Genel Kurulda konuştu. Hükümeti uyardıklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Hükümet uyarıların hiçbirisini dikkate almamıştır. Sorumlu bu arkada gördüğünüz hükümettir ve daha önceki hükümetlerdir. Bunların sorumluluğunu tartışmadan en dipteki adamla uğraşıyoruz, öğretmenle uğraşıyor, erle, erbaşla uğraşıyor ya komutanlar, ya bu işe yol açanlar, ya siyasi kolları? Onlara tek kelime yok, onlar sadece ‘biz aldatıldık’ diyorlar. Aldatıldıysan olmaz kardeşim, aldatıldıysan namusunla, şerefinle çekilirsin köşeye. Bu işin siyasi sorumlusu kim? Bu parlamento ne yapıyor? Bu parlamentonun işlevi ne? Yeri geldiği zaman mangalda kül bırakmıyoruz. Türkiye’yi adım adım darbeye götürenler hakkında bir şey yapmayacak mısınız? Elinizi vicdanınıza koymayacak mısınız? İntikam duygusuyla yürütülüyor bütün operasyonlar. Bu ülkede birilerinin kalkıp yüreklice demokrasiyi savunması lazım, birinin de kalkıp bu ülkede insanların hakkını savunması lazım” diye konuştu.

Adil öksüz olayı

Adil öksüz olayına da değinen Kılıçdaroğlu, “Darbe sonrası Adil öksüz olayı, hiç merak etmiyorsunuz kim bu Adil öksüz? Adil öksüz önce derler Kazan kırsalında yakalandı, Adil öksüz Akıncılar üssü’nde yakalanmıştır. Herkesin eline ters kelepçe vurulurken, Adil öksüz’ün eline kelepçe vurulmaz. Adil öksüz’ün iki telefonu vardır, Adil öksüz telefonla konuşur, kimse telefonu kullanamazsın demez. Adil öksüz’ün elinde GPS cihazı vardır, yön bulma cihazı vardır, bunu saklamak ister, gider bulunur ve tutanaklara geçirir. Son üç tutanak tutulur, her tutanak birbirinden farklıdır. ‘Niye geldin buraya?’, ‘Kazan’da arsa bakmaya geldim.’ Kaç kişi söylüyor bunu? üç kişi. Kazan’da arsa bakmaya geldim diyenlerden ikisi tutuklanır, diğerleriyle beraber Adil öksüz GPS cihazı, telefonlarıyla beraber serbest bırakılır. Herkesin eli kelepçelenirken bu beyefendi neden kelepçelenmiyor? üstelik bunun cemaate yakın olduğu devletin arşivlerinde de var. Kaç sefer gidip geldiği de var. Şu sorunun cevabını hükümetten çok açık ve net öğrenmek istiyorum; sizin darbeden önceden haberiniz var mıydı yok muydu? Daha önce bu soruyu sorduk ama cevabını alamadık, cevabını alamadığım için ben bunun cevabını merak ediyorum. Adil öksüz sıradan bir insan değildir. Adil öksüz gariban bir adam değildir. Adil öksüz eğer Akıncılar üssü’nde darbeyi yönetiyorsa sıradan bir insan değildir, kontrollü bir insandır” ifadelerini kullandı.

OHAL uygulamaları

OHAL sonrası darbe fırsatçılığı yapıldığını öne süren Kılıçdaroğlu, “OHAL istismar ediliyor. TBMM’nin Saygıdeğer Başkanı, darbe gecesi parlamentoyu terk etmemesi, parlamentoda durması, mücadelesini yürütmesi saygıya değerdir. Hazineye ait taşınmaz malların değerlendirilmesi, Kamu İhale Yasası’nda yapılan değişiklik, Bankacılık Kanunu’nda yapılan değişiklik, işsizlik sigortasında yapılan değişiklik, Türkiye Kalkınma Bankası Kanunu’nda yapılan değişiklik, Sendikalar Kanunu’nda, Toplu Sözleşme Kanunu’nda yapılan değişikliğin ne işi var bunların? Bu parlamentonun iradesini gasp etmek değil midir? Ben itiraz ediyorum, siz niye itiraz etmiyorsunuz? Sana verilen yetki darbeyle mücadele et, terörle mücadele et, onun önlemini al. Maarif Vakfı’nı, üniversitede rektör seçiminin, bunların darbeyle ne ilgisi var? O Meclisin görevidir. Eğer bir organ parlamentonun görevini suistimal ediyorsa, yetkisini kullanıyorsa önce Meclis Başkanı’nın yürütme organını uyarması lazım. Davul burada ama tokmak yok burada. Davul burada, atın diyorlar imzaları hep beraber imza atılıyor. Tıpkı sizin daha Anayasa değişiklik metnini görmeden oturup boş kağıda imza atmanız gibi. İstirhamım, parlamentonun itibarına hep birlikte sahip çıkalım. Bunun iktidarı muhalefeti yok, bu parlamento hepimizin parlamentosu. Burada hepimiz özgürce konuşmalıyız, özgürce yazmalıyız, özgürce çizmeliyiz, düşüncelerimizi ifade etmeliyiz. Eğer yürütme organı benim görevimi alırsa benim elimden, benim yetki alanıma müdahale eder ve ben sessiz kalırsam halka hesabını veremem. Bir karşı darbe yaşadık, OHAL uygulamalarıyla bir darbe girişiminden geçildi ve Türkiye bir karşı darbe girişimi ile karşı karşıya kaldı. Diyeceksiniz ki ‘bunu kim söyledi?’ Sayın Cumhurbaşkanı söyledi. ’Halk darbeyi karşı darbeye dönüştürdü’ dedi. Halk ne yaptı Allah aşkına? Halk Kanun Hükmünde Kararname mi çıkardı? Her şeyin faturasını bir yere çıkarmak gibi bir alışkanlık var. Kanun Hükmünde Kararnameleri siz çıkarıyorsunuz, niye bütün haksızlıkları, hukuksuzlukları halkın sırtına yıkıyorsunuz?” dedi.

“OHAL kararnameleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı bırakılmış, iradesi açıkça istismar edilmiştir"

Kılıçdaroğlu, 12 madde halinde bugünkü noktaya nasıl gelindiğini belirterek şunları kaydetti:
“OHAL kararnameleriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi devre dışı bırakılmış, iradesi açıkça istismar edilmiştir. Buna başta TBMM Başkanı göz yummuş, uyarı dahi yapma gereğini duymamıştır. Bu süreçte kolektif suç oluşturulmuş, açıkça evrensel hukuk kuralları çiğnenmiş, Türkiye’nin itibarıyla oynanmıştır. OHAL ile muhalif medya susturulmak istenmiş, gazeteler, televizyonlar, radyolar kapatılmış, hapishanelerinde 146 gazeteci ile Türkiye dünyada kara listeye alınmıştır. Mehmet Dişli’yi siz orada tutarken hiçbir suçunuz yok, adam yazı yazdı diye alıyorsunuz içeri atıyorsunuz. Hukukta çifte standart olmaz. 12 Eylül döneminde Kenan Evren ve arkadaşlarının dahi aklına gelmeyen, cesaret edemedikleri hukuk dışı uygulamalara başvurulmuştur. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez hükümet Birleşmiş Milletlere başvurarak OHAL uygulamasıyla ilgili adil yargılamayı rafa kaldırdığını, tutulanlara insanca davranmayacağını bütün dünyaya resmen duyurmuştur. Darbe girişiminde bulunanlarla mücadele hukuk zemininden çıkmış, adeta bir kişinin kin ve öfke nöbetlerine teslim edilmiştir. İş dünyası, sivil toplum örgütleri, sendikalar konuşamaz noktaya getirilmiş, dünyada karşı darbe algısı giderek güçlenir hale gelmiştir. Bilim üretim alanı olan üniversiteler susturulmuş, darbe girişimi ile hiçbir ilgisi olmayan yüzlerce akademisyen ya hapse atılmış ya da görevlerine son verilmiştir. Oluşturulan atmosfer nedeniyle suçlu suçsuz demeden, araştırmadan hakim her önüne geleni tutuklamıştır. Şu anda Türkiye’de hiç kimsenin can ve mal güvenliği yoktur. Türkiye şu anda bir hukuk devleti olmaktan çıkmıştır. Hukukun üstünlüğü kuralı çalışmamaktadır, Türkiye bir istihbarat devletine dönüşmüştür. Güçler ayrılığı ilkesi fiilen çalışmamaktadır. Devlette ve sağlıklı bir demokraside olması gereken denge ve denetleme çalışmamaktadır. Yetkilerin tek elde toplanması gerçeği Türkiye’ye ve demokrasimize zarar vermektedir.”

Dış politika

Dış politikada ise tam bir felaket olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, “Türkiye Cumhuriyeti kendi tarihinde dış politikada en ağır yenilgiyi yaşamıştır. İtibarı dünyada sıfırdır. Bize saygı duyan kim kaldı? ‘Gücümüzü test etmeye kimse kalkmasın’, ne kadar güzel. En sonunda Orta Doğu’nun kabile şeyhleri bile bizim gücümüzü test ettiler ve çok ağır ifadeler kullandılar Türkiye Cumhuriyeti ile ilgili. Mavi Marmara İsrail ile anlaşma yaptık. Bu anlaşmayı hepiniz gördünüz, Türkçe metnin içinde bir İngilizce sözcük var. Niye İngilizce yazıldı diye hiç merak ettiniz mi? çünkü bu İngilizce sözcük lütuf anlamına geliyor. 20 milyon doları lütuf olarak vereceğim diyor, tazminat olarak değil. Bu sizin ağırınıza gitmiyor mu? Benim ağırıma gidiyor. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti’ni yönetenler lütfu tazminat diye gösteriyorlar, para alıyorlar. İsrail dik duruyor, tazminat vermem diyor, davalardan vazgeçeceksin diyor, daha sonra bir mağdur dava açar kazanırsa onu da sen yükleneceksin diyor. Ayrıca yetmez bizim petrolümüz, doğalgazımız sizin üzerinizden gidecek diyor. Bu bir teslimiyettir. Bu kadar ağır bir teslimiyeti Türkiye Cumhuriyeti tarihinde kimse yaşamamıştır. üç milyon mülteciye bakıyoruz, hani gidecektik cuma namazı kılacaktık? Ne oldu? Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırmak zorunda kaldık. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti, ‘Kimse gücümüzü test etmesin’, Süleyman Şah Türbesi’ni kaçırmak zorunda kalıyoruz. Herkes anayasal sınırlar içinde olsa emin olun bu ülke güzel yönetilir” şeklinde konuştu. 

Benan özben - Goncagül özcan - Pelin üzek 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.