Kanal İstanbul
Montrö boğazlar sözleşmesi Çanakkale boğazından başlar; kanalın açılıp açılmamasının bu sözleşmeyle bir ilgisi yoktur. Bu antlaşmayı kanala indirgeyenler,” tavanda su dövüyorlar” ve olayı seyrinden çıkarıyorlar. Aslında bunu ortaya atanlar bilerek veya bilmeyerek kanala taraf olanlara destek oluyorlar. Kısacası karşı çıkarken destek veriyorlar. Eğer, ekolojik denge ve İstanbul’a olası olumsuz etkilerini dile getirseler daha tutarlı olurlar. Günlerdir TV ekranlarında ve basından gelişmeleri takıp ediyorum % 99 oranında kanal projesi, kendi mecrasında tartışılmıyor. Bir Allah'ın kulu da çıkıp; Montrö, iki boğazı ve iki denizi ilgilendiriyor, ülke sınırları içerisinde açacağın kanalın bu antlaşma ile ne ilgisi ver? Demiyor veya diyemiyor; saki kanal açılırsa şimdiden ABD’nin ağzına sakız veriyorlar. Asıl üzerinde durulması gereken konu bir yerlerde hazırlanan ve zamanı geldiğinde uygulanmak istenen; Türkiye’nin ve İstanbul’un üçe bölünme projesi. Ama Ben yinede bu vesileyle boğazlarla ilgili gelişmeleri tarihi seyri içerisinde vereyim. “Hünkâr İskelesi Antlaşması: İki ülke güvenlikle ilgili hususlarda birbirlerine yardımcı olacaklar. Osmanlı Devleti, Rusya'dan yardım isterse Rusya bu yardımı kara ve denizden gönderecek. Antlaşmanın gizli maddesine göre, savaş durumunda boğazlar Avrupa Devletlerine kapanacak, Rusya'ya açılacaktı. Süresi ise sekiz yıl olacak. *Bu antlaşmayla Rusya'ya Boğazlar üzerinden yapılacak bir saldırı önlenmiş oluyordu. Anlaşma Boğazları, Avrupa meselesi haline getirdi. Avrupa Devletleri, bu antlaşmayı hoş karşılamadılar. Rusya ilk kez boğazlardan geçerek, Akdeniz’e inmiş olması diğer Avrupa Devletlerini endişelendirdi. “Osmanlı Devleti ile Rusya arasında bir anlaşma imzalandığı duyulunca, İngiltere ve Fransa çok kuşkulandılar. Bu anlaşmanın Türk Boğazlarını Rus gemilerine açtığını sandılar. Gerçekten, Rus savaş gemilerinin o zamana kadar kendilerine kapalı olan boğazlardan geçerek Akdeniz’e inmesi, Fransa’nın Ortadoğu da kurmak istediği üstünlüğe, İngiltere’nin Hint yolunun güvenliğine vurulacak büyük bir darbe olacaktı.” (Pof. Dr.A. Haluk Ülman, Birinci Dünya Savaşına Giden Yol) LONDRA BOĞAZLAR SÖZLEŞMESİ, 1841 Hünkâr İskelesi Antlaşması'nın süresinin dolması üzerine İngiltere, Boğazlar sorununu gündeme getirerek, Avrupa Devletlerini de yanına alıp, sonra istediği yönde çözümledi. Boğazların yönetimi, şu şekli aldı: Osmanlı Devleti, sulh halindeyken, boğazlar bütün devletlerin savaş gemilerine kapalı olacak. Savaş halinde istediği şekilde tutacak. Boğazlar Osmanlı hâkimiyetinde bulunacak. *Osmanlı Devleti, İstanbul’u fetihten sonra, Boğazları bu şekilde yönetiyordu, bu sözleşmenin imzalanması, boğazların ilk kez uluslar arası bir antlaşmayla, statüsü belirleniyordu. Osmanlı Devleti istese de bunun dışına çıkamayacaktır. 1856 Paris Antlaşması: İstanbul ve Çanakkale Boğazları, 1841 Boğazlar Sözleşmesi'ne göre yönetilecek. 30 Ekim 1918'de Mondros Ateşkes Antlaşması. 1-Boğazlar açılacak ve İtilaf Devletleri'nin denetimine verilecek. *Boğazlar üzerinde bulunan Osmanlı Devleti’nin başkenti, İtilaf Devletleri'nin denetimine geçtiği gibi, Boğazların yönetimi de galip devletlerin kontrolüne geçmiş oluyordu. SEVR ANTLAŞMASI, 10 AĞUSTOS 1920 Boğazlar, bütün devletlerin gemilerine açık tutulacak, uluslararası bir komisyon kurulacak. Mudanya Ateşkes Anlaşması, 11 Ekim 1922 Yunanlılar, Doğu Trakya'yı on beş gün içinde boşaltacak, bir ay içerisinde Türk kuvvetlerine teslim edecek. “Türk kuvvetleri Kocaeli'nde ve Çanakkale'de belirlenmiş çizgide kalacak, fakat sekiz bin kişilik jandarma kuvveti Trakya’ya gönderilecek. İstanbul ve çevresinde Türk yönetimi sağlanacak, İstanbul'da TBMM'nin bir temsilcisi bulunacak. LOZAN KONFERANSI Boğazlar: Boğazlarda Türk egemenliği kabul edildi. Geliş-gidiş serbest olacak, başkanın Türk olduğu uluslararası bir komisyon kurulacak. Boğazların her iki yakası askerden arındırılacak. Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 20 Temmuz 1936 Nedeni: Lozan Antlaşması’na göre, Türkiye Boğazların çevresinde asker bulunduramıyordu. II. Dünya Savaşı öncesi dünyada silahlanma yarışının hızlanması, Türkiye'yi endişelendirdi. Bu nedenle ilgili devletlere birer nota göndererek, Boğazların statüsünün yeniden belirlenmesi istendi. Toplanan konferansta Türk Egemenliği kabul edildi. Boğazlar Komisyonu kaldırılıyor, komisyonun görevleri Türk Devleti'ne geçiyor. Türkiye, Boğazların çevresinde asker bulunduracak, tahkimat yapabilecek. Yabancı ticaret gemileri serbestçe geçebilecek, savaş gemilerinin geçişi sınırlı olacak. Karadeniz'de sınırı bulunan devletlerle bulunmayan devletlerin gemilerinin geçişi farklı olacak. Türkiye savaşa girer veya bir savaş tehlikesiyle karşılaşırsa Boğazları istediği gibi açıp kapayacak. Not: A’dan Z’ye dünya tarihinden. Boğazların son durumu böyle belirlenmiştir buna rağmen ben şu soruyu sormadan edemiyorum: Kanal İstanbul şayet; Osmanlı devleti döneminde açılmış olsaydı; boğazlarla ilgili maddeler bu antlaşmalarda n
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.