1. HABERLER

  2. GENEL

  3. Kapısında Diyanet tabelasıyla beddua eden tarikat hangisi?
Kapısında Diyanet tabelasıyla beddua eden tarikat hangisi?

Kapısında Diyanet tabelasıyla beddua eden tarikat hangisi?

Fetullahçı Terör Örgütü’nün 15 Temmuz darbe girişiminin dördüncü yıldönümü nedeniyle TRT’de bir programa katılan Marmara İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse’nin, “Bir FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor” tartışmaları yeniden başlattı.

A+A-

Erzurum Güncel- Hürriyet gazetesi yazarı Nedim ŞenerMarmara İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ali Köse’nin sözlerini köşesine taşıyarak bazı tarikatlar hakkında uyarılarda bulundu.

 

Nedim Şener'in ilgli yazısı şu şekilde:

Ali Köse’nin söylediği son derece açıktı: “Allah bu millete bir daha 15 Temmuz’lar yaşatmasın. Dua bizim vazifemiz fakat siz tedbiri almazsanız, akıllı davranmazsanız, o FETÖ denen örgütün yapılanma şeklini, aynı yolları kullanarak bugün hâlâ devam eden başka gruplar hakkında gerekli tedbirleri almazsanız Allah size yardımcı olmaz. Siz vazifenizi yapacaksınız, Allah da size yardımcı olacak. Benim bu konudaki kanaatim 15 Temmuz’dan gerekli dersleri almadığımız yönünde. Ve yeterli önlemlerin alınmadığı şeklinde. Hatta ben bunu, bir ‘FETÖ gitti, bin FETÖ geliyor’ diye değerlendiren, sloganlaştıran birisiyim. Bu uyarıyı yapmak benim vazifem. FETÖ ile alakalı sonra bizlere, ilahiyatçılara, ‘Neden bu konuda uyarılar yapmadınız’ diye sitemler oldu. Özellikle akademisyen ilahiyatçılara. Ben bunu alıyorum ve kabul ediyorum. Ve bugün diyorum ki bu konu Türkiye’nin en önemli konusudur, devletin bu konuda gereken tüm önlemleri alması şarttır, bir vazifedir. Bunun vebalini kimse üstlenemez.”

 

DEKANLAR KONSEYİ DE DESTEKLEDİ

 

Benzer açıklamayı İlahiyat Dekanları Konseyi de yaptı. Ali Köse ne bir tarikat, ne bir cemaat ne de grup adı verdi. Sadece “Devletin içine FETÖ benzeri yapılar oluşmasın” uyarısında bulundu.

 

Nedense birileri çok fazla alındı. Hemen Ali Köse’yi hedefe koydular, konuyu yazdığım için tabii ben de kısmetime düşen hakaretleri aldım.

 

Öyle anlaşılıyor ki devlet kadrolarında FETÖ’den boşalan yerlere başka tarikat ve cemaatler yerleşiyor ve bunun tartışılmasından da rahatsız oluyorlar.

 

AHMET YESEVİ’YE KURBAN OLUN

 

Gösterilen tepkiler arasında öylesine yanlış örneklemeler vardı ki yanlışlığı bir yana İslam’daki tasavvuf anlayışıyla da taban tabana zıttı. Şirketleri, paraları, medyası ile birer holding patronuna dönüşen, bindiği lüks araçları, lüks hayatı karşılayacak bir emek harcamayan, tek bir gün kazanç getirecek işi gücü olmayan sözde şeyh ve hocalarla Yesevi gibi hak yolcusunu bir tutma gafletinde bulundular. Keşke Ahmet Yesevi ve onun yolundan gitseler, öyle inanç ve tevazu sahibi olsalar ve tüm toplumun saygısını kazansalar. Daha 50-60 yıl önce örgütlenmiş yapılar, sözüm ona inanç dünyasını esir almış gibiler. Dün kurulmuş bir yapı 20 kola ayrılmış, hepsi de birbiriyle çıkar kavgasına düşmüş, herkese akıl vermeye çalışıyorlar.

 

BÜROKRASİDE KADRO SAVAŞLARI

 

Bu yapıların devlet içindeki kadro savaşını birçoğumuz biliyoruz. İlgili tüm makamlar da bu tehlikenin farkında. Bir de olayın sosyal hayattaki boyutu var. 15 Temmuz nedeniyle Anadolu’da üç ile gittim ve vatandaşlarla sohbetler ettim. FETÖ konusu açılınca, gündelik hayatta FETÖ benzeri yapılardan söz ettiler. İstisnasız üç ilde de aynı isimleri, aynı yapıları, aynı şikâyetleri dinledim.

 

Aynen şu söylendi: “Siz sadece devletteki FETÖ temizliği ile ilgileniyorsunuz ama olayın bir de bizim yaşadığımız boyutu var. Kapısında Diyanet’ten aldığı Kuran kursu tabelası olan bir yapı, sabah akşam devleti yönetenlere beddua seansları yapıyor.”

 

Birden FETÖ’nün beddua seansları aklıma geldi. Bir ucu yurtdışına bağlanan bu yapının o illerde yüzlerce evi, yurdu ve açtığı kurslar var. Siyasetle de içli dışlılar. İbadet değil siyaset her yanını sarmış. Sadece onlar değil, diğerleri de yerel siyaset üzerinde etkililer ve bürokraside da yer tutmaya çalışıyorlar.

 

ŞAŞIRTICI ÖRNEK

 

Aynı grup ile ilgili şaşırtıcı bir örnek de verildi. Yapının kurucusu şimdi hayatta değil. Ama takipçileri, başlarına örttükleri beyaz bir örtü altında o kişinin fotoğrafını alıyor ve çevre ile irtibatını kesip şeyh bildiği kişinin fotoğrafında iki kaşının arasına bakıp ibadet ediyor. 15 Temmuz öncesi, 15 Temmuz sırasında ve sonrasında neler yaptığı da bilinen bu yapı, hem bürokrasi içinde hem de sosyal hayatta FETÖ’nün boşalttığı alanlara yerleşiyor. Başkaları da aynı yolda.

 

Marmara İlahiyat Dekanı Prof. Dr. Ali Köse’nin dikkat çekmek istediği tehlike işte bu yapılar. Yoksa bir ilahiyatçının ya da benim şahsen insanların inancı ya da içinde bulundukları cemaat ve tarikatlarla özel bir sorunumuz, karşıtlığımız olamaz.

 

DİRENİŞİ SAHİPLENEN SAHİPLENENE

 

Ali Köse’nin sözlerine tepki gösteren bazı cemaat ve tarikat üyeleri de 15 Temmuz’u suiistimal ediyor. Sanırsınız ki FETÖ’nün 15 Temmuz darbe girişimini onlar tek başına durdurmuş, onlarca şehit vermişler!

 

15 Temmuz’u suiistimali “Darbeyi Atatürkçü subaylar durdurdu” diyenler de yapıyor. Böyle diyenlere cevabım şudur: Genelkurmay, Kara, Hava, Deniz ve Jandarma komutanlıkları saat 21.00 itibarıyla işgal edildiğinde hiçbir direnişle karşılaştılar mı? Hayır, zaten içeriden işgal edilmiştiler. Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki çatışma haricinde bir direniş oldu mu?

 

En rütbelisi, örnek bir vatansever olan Albay Sait Ertürk’ün şahsi inisiyatifi başta olmak üzere, kahraman Ömer Halisdemir dahil toplam altı askerimiz bu mücadelede şehit oldu. Onların fedakârlığı asla unutulamaz.

 

Genelkurmay Başkanlığı’nı o gece FETÖ’cülerden kurtaran ise sivil vatandaşlar oldu. Darbecilerden temizlediler ve tamamına yakını sivil olmak üzere 35 kişi orada şehit oldu.

 

Herkesin amacı 15 Temmuz’daki milletin topyekûn direnişini kendisine mal etmek.

 

Oysa 15 Temmuz, Türk milletinin ortak direnişidir. 251 şehit ve 2 bin 193 gazi ile sembolleşen o gece, tek başına kimseye mal edilemez.

 

FETÖ’YE BAKIN DERS ÇIKARIN

 

Bu bir yana, asıl konumuz olan yapılara dönersek, birincisi dini tahrif etmekten vazgeçmeliler. İkincisi, finans kaynakları ve üyeleri konusunda şeffaf olmalılar. Gizliliğin onlara faydası yok. Üçüncüsü devlet kadrolarında organize olmaktan geri durmalılar. Yazımın konusu, kendisini kendi inanç dünyasında sınırlayan ve gizli amaçları olmayanlarla ilgili değildir. Ali Köse’nin söylediği gibi, FETÖ’ye özenenleredir. Zira önümüzde 40 yıllık FETÖ örneği var: TSK’da generallerin yüzde 42’si, 81 ilin Emniyet müdürünün 74’ü, 13 bin hâkim ve savcının 4 bin 500’ü onlardan oldu. TSK’da yaklaşık 50 bin, Emniyet’te 60 bin üyesi çıktı. Şimdikiler FETÖ’nün bu “gücüne” ulaşamaz.

 

Yaşanan felaketten devlet ve millet ders çıkardı, ders çıkarma sırası böylesine amaçları olanlarda. FETÖ’ye geçit vermeyen bu millet ve bu devlet, kökü dışarılara kadar uzanan bu yapılara da geçit vermez.

 

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.