O dershaneyi kapatalım...
Diyarbakır da önemli bir buluşma meydana geldi. Bu buluşmada; Türk devlet yapısındaki değişikliklerin ipuçları verildi. Yapılan anlaşma ise, taksit taksit yürürlüğe konarken; bizler ve basının belli bir kesimi dershaneleri tartıştı durdu. Dershanelerin kapanması veya kapanmaması, bir eğitim sorunu; bu sorun belli bir zaman içerisinde çözülür. Bizler dershaneler konusunu tartışırken; acaba, “sazan” durumuna mı düştük? Tartışması gereken asıl konunun barış sürecidir. Sürecin ne getirip ne götüreceğidir. Ülkenin geleceğinin yeniden şekillendiği bir dönemde; bilerek veya bilmeyerek asıl gündemden uzaklaştığımız kanaatindeyim. Nasıl ki, geçmişte yanlış döşenen taşlar yüzünden bugün sıkıntı yaşıyorsak bugün döşeyeceğimiz yanlış taşlarda gelecekte bir sorunlar yumağı halında karşımıza çıkacaktır. Bir sorunu çözerken başla bir soruna kapı aralarsak; başladığınız noktaya geri döneriz. Bazı kişilerin sırf, “reyting” uğruna sarf ettiği sözler ise toplumda yeni ayrışmalara sebebiyet verdiği gibi; “kaş yaparken göz çıkarıyorlar”. Prof olmuş, milletvekili olmuş hepsinden önemlisi de, Başbakana danışman olmuş bir zatı muhterem: “Türk diye bir ırk yok”, diyerek; barış sürecini anlamsızlaştırdığı gibi; ateşe benzinle yaklaşarak yeni sorunlar çıkarıyor. Benim aklıma da şu soru geldi: Dershanelerin tartışıldığı bu dönemde, muhterem zat acaba hangi dershaneye gitmiş? Acil olarak o dershaneyi kapatmakta fayda var…
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.