Yüz yıl önce, yüz yıl sonra
Yaklaşık yüz yıl önce; Libya’da, sonra Balkanlarda sorunlarla karşılaştık. Libya bitmeden, büyük devletlerin kışkırtmasıyla balkanlarda savaş başlayınca; Libya’yı sonra 12 adayı kaybetmekle kalmayıp, birinci ve ikinci balkan savaşları sonucunda bugünkü sınırlara çekilmekle birlikte Ege adalarını da kaybettik.
Ama
Aynı dönemde yine emperyalist güçler; Yemenden, Hicaza ve Iraktan Suriye’ye Arap dünyasına el atarak aleyhimize kullandılar. Tüm bunlara ek olarak Ermenileri kışkırtmaktan da geri kalmadılar.
Nihayetinde:
Birinci dünya savaşına girince kayıplarımız hatsafaya çıktı. Önce Mondros ateşkes antlaşmasına sonra Sevr Anlaşmasıyla noktaladık. Düşman ise Sakarya kadar geldi.
Ama
Karşı bir duruş göstererek önce Mudanya ateşkes, sonrasında Lozan’ı imzalayarak bugünkü sınırlara sahip olduk.
Lakin
Bir yüz yıla yakın bir süredir Lozan; “zafer mi – hezimet mi”, tartışmasını yaparken, garip bir tecelli olarak; genelde Lozan’ın hezimet olduğunu düşünenlerin iktidar olduğu bir dönemde; Türkiye Cumhuriyeti; Libya’da, Suriye’de ve Irak’ta aktif bir şekilde askeri mücadele verirken, Denizlerde ise mavi vatan peşinde koşmakta.
Ve de
Ermeniler ve Araplar sahnede yerlerini alarak oyuna dâhil oldular.
Dün olduğu gibi bugünde, sahne gerisinde oyunu kurgulayan, senaryoyu yazan ve yönetenler Emperyalist batılı güçler.
Ve
Biz yine tek başımıza kalmış durumdayız.
Bu güçlerin asıl planı: İsrail’i Ortadoğu’nun en güçlü devleti haline getirmek için, İslam dünyasında yeni bir yapılanmaya gitmek istiyorlar….
Oda
İslam dünyasını, Basra körfezi ülkeleri gibi; dar bölgeli şehir devletlerine dönüştürerek, bu şehir devletlerini İsrail’in kontrolüne vermek. Bu nedenle Irak ve Suriye’yi kısmen hallettiler; sırada, Türkiye, İran, Mısır ve Suudi Arabistan var.
Kurdun atları birbirine düşürerek yemesi misali; İslam dünyası birbirlerini yemek ve yenileni seyretmekle meşgul durumda.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.