İnternetten önce insanların bilgiye ulaşması alabildiğine zordu.
Farzımuhal, bir konuda araştırma yapıyorsunuz yahut da bir bilginin peşindesiniz…
Yapacağınız iş belli:
Kütüphaneye gideceksiniz, on binlerce kitap arasından aradığınız eseri bulacaksınız, sonra da o eserden ilgili bölümü…
Fotokopi imkanı da öyle herkese tanınmazdı.
Bu yüzden araştırmacı, o kütüphanede günlerce not çıkarırdı.
İnternetle hele de sonraki yıllarda gelişen dijital ağlar üzerinden bilgiye ulaşmak artık saniye mesafesinde…
Ve fakat bu sefer de başka bir sorun çıktı karşımıza…
Hangisi doğru bilgi?
Dijital mecralar, istemediğin kadar “bilgi zengini”.
Ama hangi bilgi doğru?
Zira aynı konuda neredeyse birbirine taban tabana zıt sonuçlar aktaran mecralar var.
Öte yandan bilinçli olarak yalan üretenler…
Geçen gün bir habere rastladım dijital medyada:
“TMSF, el koyduğu holdinglerin parası ile hükümete yakın batık şirketleri satın alıp, sahiplerine yüzlerce milyon dolar aktarıyor.”
Düşünün ki, hükümetin icraatlarını beğenmeyen bir yurttaşsınız ve de üstelik Tayyip Beyi de hiç hazzetmiyorsunuz.
Bu haberi okuduğunuzda, haklı olarak çileden çıkarsınız, öfke nöbetleri geçirirsiniz ve infial bombası olursunuz.
Yüzlerce binlerce örnek var.
Düşünebiliyor musunuz, Tayyip Erdoğan Amerika’da Trump’la görüşürken yalnızca ticaret konuşmuş!
Ne Gazze, ne Suriye, ne de Kıbrıs’tan tek kelimeyle de olsa söz etmemiş.
Birilerine de sövmek için hazır bahane lazım ya, başlıyorlar yaylım ateşe…
“İç siyasette sabahtan akşama kadar Gazze istismarı yapan Tayyip, Beyaz Saray’da Gazze’yi anmadı!”
El insaf diyeceğim…
Demiyorum.
Vicdanı olmayan bir kişinin insafı olur mu ki?
…
Demokrat Parti’nin iktidarda olduğu dönem…
Eskişehir’de partinin il kongresi yapılıyor.
Başkan adayı salonu dolduran partililerine hitap ederken bir ara hızını alamayıp diyor ki:
“Bu İsmet Paşa var ya, bu İsmet Paşa… Esasında bir asker kaçağıdır.”
Salonda alkış tufanı kopuyor.
O salonda bir de hükümet üyesi bir bakan bulunuyor.
Başkan adayı, bakan beyin yanına gelip oturduğunda, Bakan diyor ki:
“Sayın başkan, hem İsmet Paşa diyorsun hem de asker kaçağı… Bu hiç olmadı.”
Başkan adayı cevap veriyor:
“Biliyorum sayın bakanım, ama siz de salonun beni nasıl ayakta coşkuyla alkışladığını gördünüz.”
“Tayyip Erdoğan, Amerika’da Gazze’yi unuttu” diyenler için gelsin…
Birader bu fazla olmadı mı?
O Tayyip Erdoğan ki, Filistin’i, Gazze’de yaşanan soykırımı bütün dünyaya anlatan ve bu uğurda çok ciddi bir mesafe alan lider…
Atlantik Okyanusu’nda balinalar karaya vururken ya da İstanbul’da martılar artık vapurdaki insanların ellerindeki simidi çalmazken Tayyip sessiz kalıyor!
Hak verelim sana hatta bunun üzerinden biz de geyik muhabbeti yapalım.
Ve fakat birader, Gazze üstünden Erdoğan’a bindirmeye kalkmak, bindiğin dalı kesmek gibi bir şeydir.
Daha iki gün önce İsrail’den, İstanbul’a o kahraman insanları uçakla taşıyan ülke hangi ülkeydi, o irade kimin iradesiydi?
Daha önce de yazmıştım.
Bendeniz, kesinlikle CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in yerli ve milli olduğuna inanıyorum.
Sorun şu ki Özgür Bey, yanlış çarkçılar yüzünden, pusulası kaymış hatta seyahat ediyor.
Gemi doğuya gidiyorsa eğer, siz o kadar güvertede batıya koşun ki nafile…
…
Merhum Uğur Mumcu, gerçek anlamda bir araştırmacı gazeteciydi; aydındı aynı zamanda…
Seksenli yılların sonuna doğru gitti Almanya’da, “Kara Ses” denilen Cemalettin Kaplan’la, Cumhuriyet gazetesi için röportaj yaptı.
Röportajın sonunda, Mumcu ile Kaplan fotoğraf çektirdiler.
Mumcu Kaplan’a sordu:
“Hoca, bu fotoğrafın altına ne yazayım?”
Kaplan cevap verdi. Dedi ki şunu yaz:
“Bir kafirle bir Müslüman yan yana.”
Cumhuriyet’te o başlıkla çıktı, o resim altı…
Bir gün Cemalettin Kaplan’a o röportaj sorulduğunda şunu diyecekti:
“Adam bizi, biz de onu günahımız kadar sevmeyiz, ama namuslu bir insan, asla yalan yazmadı.”
Bugüne dönecek olursak…
Birader…
Elbette ki Tayyip Erdoğan’ı sevmeye seni kimse memur kılamaz…
AK Parti’nin veya Cumhur İttifakı’nın taraftarı olmak zorunda da değilsin…
Pekii vicdan ve adalet duygusu parayla mı satılıyor ki, sen “çok pahalı” deyip, tezgahın bile önünden geçmiyorsun?
İsmet Paşa’nın, “asker kaçağı” olması ne denli ahlaka ve irfana mugayir ise, Tayyip Beyin de Gazze’ye şaşı bakması o denli bir deli saçmasıdır.
…
Özgür Bey…
Siz siz olun, barıştan korkmayınız lütfen.
Barış, kuşların kanatlarına benzer, hep özgürlüğe çırpar kendisini…
Eskiden Yahudi sermayesi ile hazırlanan Nazi soykırım filmleri, belgeselleri izledik.
Çoğu zaman ağladık bile…
Ya şimdi?
Asla o belgesel ve filmlere artık prim vermiyorum.
Alayı, Yahudi propagandası…
Barışçıl bir gösteri için oraya giden kadınları, üç gün boyunca susuz bırakmak neyin nesi?
İsrail diyor ki, “Biz Hitler’den bile zalimiz”
Evet öylesiniz…