Terörsüz Türkiye Projesi adım adım hayata geçiyor.
Kendisini feshedip silah yakan terör örgütü PKK, şimdi de bütün unsurlarıyla Türkiye’den çekildi.
Örgütün, silahlarının tamamını teslim ederek Kuzey Irak’tan ve Suriye’den de çekilmesi için yürütülen çalışmalar tüm hızıyla devam ediyor.
Dışarıdaki vampirlerin ve içimizdeki terör sevicilerin, süreci sabote etmek için olağanüstü çaba harcamalarına karşın Türkiye, tek tek bütün tuzakları boşa çıkarıyor.
Terörsüz Türkiye Projesi, bu ülkede yaşayan her vicdan ehli ve vatanperver insanın neredeyse yarım asırlık bir özlemiydi.
Tabii ki buna karşılık Türkiye’yi terör örgütleri eliyle “terbiye etmeye” kalkan ve bu yolda ne yazık ki kısmi başarılar elde eden emperyalist güçler var.
Ve onların içimizde örgütlediği işbirlikçi hainler…
Yarım asır önce, eline silah tutuşturularak Türk ordusuna, polisine ve vatandaşına saldırtan o emperyalistler, PKK’nın silah bırakmasıyla birlikte bugün öyle bir panik halindeler ki, ihanet klavyesinin bütün tuşlarına basıp duruyorlar.
Amerika… İsrail… İngiltere… Almanya… Fransa… Yunanistan…
Bunlar biliyoruz zaten; bu yüzden de bunların oyunlarına da tuzaklarına da karşı hep teyakkuzda olduk.
Lakin İslam Devleti olduğu iddiasındaki İran’ın, arkadan hançerleme kalleşliğini bir türlü sineye çekemiyoruz.
Ha bire İsrail’den tokat üstüne tokat yiyen İran, kırılan onurunu ve ayaklar altına alınan güvenlik zafiyetini tamamen bir kenara bırakarak, son bir hamleyle PKK’nın bölgede varlığını sürdürmesi için çırpınıp duruyor!
Niye böyle bir politika izliyor?
Cevabı çok net:
Terörsüz Türkiye, bölgesel bir güç olmayı da aşıp küresel bir güce dönüşür. Buna imkan vermemek lazım.
Pekii başta inanç olmak üzere, bazı ortak değerlerimiz var. Bu da mı İran’ı sinsi planından alı koymaya yetmiyor?
Yetmiyor.
Çünkü İran’ın “derin devlet” yapısında, inanç da, kültürel ortaklıklar da, tarihsel geçmiş de çok önemli değil.
Arka planda ve bilinçaltında Persli olma var!
Neyse…
Gelelim bugünün bu majör gelişmesine:
“PKK Türkiye’den çekildi.”
“Tamam da Türkiye’de PKK militanı kalmadığını hükümet açıklayıp duruyordu. Yani bu durumda PKK, hangi yanıyla Türkiye’den çekildi?”
Tabii ki devletimiz her türlü bilgiye de istihbara da vakıftır.
Sayıları ister üç isterse otuz olsun; hiç önemli değil.
Mesele, bir iradenin ortaya konulması ve planlanan sürecin merhale merhale devam etmesidir.
Türkiye, siyasi iradenin kararlığı ancak partileri aşkın bir anlayışla, Terörsüz Türkiye’yi milli devlet politikası olarak gördü.
Arkasında çok güçlü bir desteğiyle halk var.
Bölge ülkelerindeki mazlum milletler var.
Kırk yedi yıl önce, “Türkiye’yi yakacağız ve bölüp parçalayacağız” iddiası ve ümidiyle yola çıkan eli kanlı terör örgütü, arkasındaki onca güce, desteğe ve içerideki ortaklarına rağmen, “benden bu kadar” deyip pes etti.
Bu, Türkiye devletinin ve Türk milletinin zaferidir.
Binlerce şehidimizin kanını yerde bırakmayan devletimiz, kendisine öyle bir rota çizdi ki, terör örgütüne ikinci bir seçenek bırakmadı.
Elbette ki her şey bitmiş saha temizlenmiş değil. Bilakis karşımızda hala bir mayınlı yol var.
Türk polisine “düşman” diyen güya siyasetçilerin yüreğinden kan damlıyor.
“Biz” diyorlar. “Şimdi neyin üzerinden siyaset yapacağız, hangi kandan besleneceğiz?”
Cezaevinde hakkettiği cezasını çeken sözde bir kadın şöyle haykırıyordu:
“PKK sizi tükürüğünde boğar.”
Neymiş efendim?
Tarih tükürüğü de boğulanları da kaydediyor işte…
Bu süreçte Başkan Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli hayatlarının en büyük riskini aldılar.
Ama öylesine inanmış ve adanmışlardı ki, bırakın siyasi ikballerini canları pahasına yola koyuldular.
Biliyoruz. Bu ülkede şu an itibariyle birilerine bıçak vursan kanları akmaz.
Niye?
Şundan ötürü:
Kendi kendilerine mırıldanıp duruyorlar.
“İyi de biz önce PKK sonra FETÖ eliyle bölemediğimiz bu Türkiye’de, her türlü ihanetimize rağmen sandıkta deviremediğimiz Tayyip’ten nasıl kurtulacağız?”
Çarşı pazarı yangın yerine çevirdiler.
Özellikle gençler üzerinden yeni bir ihanet yürüyüşü başlatmaya çalıştılar.
Terörsüz Türkiye Projesi kuvveden fiile geçerse, birileri yarım asırlık geçim kapılarını, siyasi ikballerini ve varlık sebeplerini kaybedecek.
Kürt halkı onların zerre kadar umurlarında değil.
Öyle olsaydı eğer, kendi çocukları Avrupa ve Amerika üniversitelerinde eğitim görürken, gariban Kürt çocukları dağlarda bir hiç uğruna ölüp gitmezdi.
Bir zamanların Amerika’sında şöyle bir söz vardı:
“Türkiye, Türklere bırakılmayacak kadar önemlidir.”
Şimdinin Amerika’sı şöyle diyor:
“Türkiyesiz bir oyun kurulamaz, Ortadoğu’da Türkiyesiz bir denklem olamaz.”
15 Temmuz 2016 yılında terör örgütü FETÖ kanlı bir kalkışmada bulundu.
İşte o gün yurtdışından televizyona bağlanan şerefsiz ve alçak bir FETÖCÜ şöyle yalvarıyordu:
“Ey Türk halkı, sakın darbeci askerlere müdahale etmeyin.”
Bugün de birileri PKK için aynı yakarışta:
“Etmeyin, silah bırakmayın, çekilmeyin.”
Terör örgütlerinin isimleri ve ideolojileri farklı olsa da müşterekleri aynı:
“Yıkılmış ve tarumar olmuş bir Türkiye.”
Hayalleri bir çay tabağındaki suda alabora oldu.
Millet olarak bedel ödedik.
Çanakkale’de, Kurtuluş Harbinde de bedel ödememiş miydik?
Kim size bir tepsi içerisinde vatan sunar ki?
Bu topraklarda tutunmak ve Anadolu’yu yurt edinmek, iskambilde el kazanmaya benzemiyor.
Haritalar yayınlayıp duruyorlardı:
Erzurum’un yarısı Ermenistan, Güney kısmı ise Kürdistan olacak!
Ne yazık ki bu safsataya inanan hatta buna meyil bağlayan aklı evveller oldu.
Bazıları ise, bu durum karşında, “Acaba Ermeni asıllı olduğum gerçeğini açıklasam mı” diye tereddüt yaşadı.
Bazı babayiğitler de dedi ki:
Biz bu devleti bir gece meyhane çıkışı yolda bulmadık ki, bir sabah da terk edelim.
Roma İmparatoru Sezar’a, en ölümcül darbeyi vuran metresinin oğlu Brutus’tu.
“Sende mi Brutus”, bu yüzden dedi.
İçimizde o kadar Brutus var ki hangi birine “sende mi” diye artık soramıyoruz.
Şair, yazar ve gazeteci Attila İlhan şöyle demişti:
“Yüzde on hain kontenjanı ayırın.”
İyi ki Attila İlhan bugünleri görmedi.
Diyecekti ki, “Yahu ben zaten yüzde onu bile abartılı bir oran olarak yazmıştım, nasıl bu rakam çok daha arttı?”
Terörsüz Türkiye Projesi, İblisi çileden çıkardı.
Onun ete kemiğe bürünmüş dublörleri…
Allah’ın huzurda etmediği secdeyi tekrarlarcasına, hakikate isyan etmeye yemin etti.
Nafile…
Kim nasıl bir küfür üzerine olsun…
Fark etmez…
Rabbim, bu çağa Türkün zafer mührünü vuracaktır.