1. HABERLER

  2. EĞİTİM

  3. Besin alerjilerinin görülme oranı arttı
Besin alerjilerinin görülme oranı arttı

Besin alerjilerinin görülme oranı arttı

Çocuk Alerji ve Astım Akademisi Derneği (ÇAAAD) Başkanı Prof. Dr. Nermin Güler, çocukluk çağlarında son yıllarda besin alerjilerine çok sık rastlanıldığını belirterek, "Bunlar içinde, 0-3 yaş aralığında en sık rastlananı inek sütü proteini alerjisidir.

A+A-

Erzurum Güncel-  Prof. Dr. Güler, AA muhabirine yaptığı açıklamada, alerjinin,  bağışıklık sisteminin bir çalışma bozukluğu veya aşırı aktivitesi olarak  tanımlanabileceğini belirtti.

  Bağışıklık sisteminin görevinin zararlı maddeleri tanıyıp, onlara  karşı savunma mekanizmasını çalıştırmak olduğunu aktaran Güler, ancak bazı  durumlarda bu mekanizmanın zararsız bileşenlere karşı da çalıştırılabildiğini, bu  durumlarda da bireylerde alerji ve buna bağlı semptomlar görülebildiğini aktardı.

Dernek olarak, Alerji ile Yaşam Derneği ile ülkede alerji konusunda  farkındalık oluşturma hedefiyle çalışmalarını sürdürdüklerini ifade eden Güler,  bu doğrultuda bu yıl da 13-19 Mayıs Besin Alerjisi Farkındalık Haftası  dolayısıyla bir bilinçlendirme kampanyası başlattıklarını anlattı.

Güler, bu kapsamda yapılan çalışmalar hakkında bilgi vererek, alerjik  hastalıkların görülme oranının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de son yıllarda  artmaya devam ettiğini belirtti.

"Besin alerjisi kendini birçok şekilde belli eder"

Çocukluk çağında en sık görülen besin alerjisinin inek sütü proteinine  karşı olduğuna işaret eden Güler, şu bilgileri verdi:

"Besin alerjisi kendini birçok şekilde belli edebilir. Ebeveynlerin  alerjik belirtiler hakkında bilgi sahibi olması gerekmektedir. Alerjik belirtiler  bazen ciltte kabartı şeklinde, bazen de deride kuruluk ya da egzama şeklinde  olabilir. Kaşıntı alerjik hastalıklarda sıklıkla görülür. Vücudun değişik  yerlerinde, çoğunlukla yüzde, gözlerde, ellerde görülen anjioödem adı verilen  şişlikler, çok önemlidir. Çocukta nezle olmadığı halde devamlı burun akıntısının  olması, burun tıkanıklığı, burunda kaşıntı ve hapşırık burun ile ilgili en önemli  belirtilerdir. Öksürük de devamlı ya da çok sık görüldüğünde, özellikle tekrar  eden hırıltı, hışıltı ya da nefes darlığı ile birlikte olduğunda, akla alerjik  hastalıklar gelmelidir. Sindirim sistemi ile ilgili belirtilerin en önemlileri  bulantı, kusma, şişkinlik, yutma güçlüğü, dışkıda kan veya mukus, ishal veya  kabızlık gibi belirtilerdir."

Prof. Dr. Güler, alerjik hastalıkların en tehlikelisinin alerjenle  karşılaştıktan sonra dakikalar içinde ortaya çıkabilen anafilaksi olduğunu dile  getirerek, "Bir kişinin alerjik olduğu bir maddeyle ve özellikle besinle  karşılaşmasından sonra döküntü, vücutta şişmeler, nefes alamama, tansiyon düşmesi  gibi ağır belirtiler ortaya çıkar. Bu belirtiler çıktığı anda müdahale edilmesi  gerekir yoksa ölüme neden olabilir." diye konuştu.

Her besin alerjisi olan hastada anafilaksi riskinin göz önüne  tutulması ve tedbir alınması gerektiğini vurgulayan Güler, anafilaksiyi doktor ve  aileler olarak el ele verip çözebileceklerini söyledi.

"Besin alerjileri yaşa göre değişir"

Güler, besin alerjilerinin yaşa göre değiştiğini, dolayısıyla her  besine karşı alerji görülebileceğini aktararak, "Çocukluk çağlarında son yıllarda  çok sık besin alerjilerine rastlamaktayız. Bunlar içinde, 0-3 yaş aralığında en  sık rastlananı inek sütü proteini alerjisidir. Bunu yumurta, deniz ürünleri,  buğday ve kuru yemiş alerjileri izlemektedir." diye konuştu.

Alerjide miktarın önemli olmadığını, çok düşük miktarlarda dahi  alerjik reaksiyonların görülebileceğini ifade eden Güler, şöyle devam etti:

"Örneğin inek sütü proteini alerjisi olan bir çocuğa yoğurt, peynir,  tereyağı ya da içinde süt olabilen hiçbir besin verilmemelidir. Küçük çocuklarda  alerji için geliştirilen özel mamalar kullanılmaktadır. Bu mamalar, alerji yapan  süt proteinleri daha küçük moleküller halinde ya da amino asitlere kadar  parçalanmış halde içerirler. Hiçbir zaman anne sütüne karşı alerji olmaz. Alerji  annenin yediği besine karşı oluşur. Bu nedenle anne sütü kesilmemelidir. Anne  sütü alan bebeklerde besinlere karşı alerji geliştiğinde annenin de o besini  alerji geçene kadar kesmesi gerekmektedir. O dönemde anne, beslenmesine dikkat  etmeli, gerekirse kalsiyum takviyesi almalıdır. Böyle durumlarda deri testlerinin  yapılması için yaş sınırı yoktur. Birkaç aylık bebeğe dahi deri testleri alerji  uzmanları tarafından yapılabilir ve yorumlanabilir. Ayrıca şüphe edilen besinler  ile yapılan kan testleri ile de tanıya yardımcı olunabilir."

 "Tedavide ilk basamak sorumlu besinin diyetten çıkartılması"

Prof. Dr. Nermin Güler, tedavide ilk basamağın sorumlu besinin  diyetten tamamen çıkartılması olduğunu belirterek, alerjik çocukların damak  tadına uygun ve sağlıklı besinler hazırlanmasına, büyüme ve gelişmelerinin  sağlıklı olmasına gayret edilmesi gerektiğini söyledi.

 İnek sütü proteini alerjisi olan çocuklar için özel mamalar olduğunu,  hekimlerin çocuğun kişisel özelliklerini ve alerjik hastalığın risk derecesini  göz önüne alarak uygun olan mamayı önermesi gerektiğini aktaran Güler,  konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Her yaşta her türlü alerji görülebilir ama son yıllarda bebekler bize  en sık olarak besin alerjisi, atopik dermatit ya da solunum yolu alerjileri ile  başvurmaktadırlar. Hastalar ne kadar erken başvururlarsa tanı ve tedavi o kadar  kolay ve başarılı olmaktadır. O nedenle dernek olarak hastalara ve hekimlere  yaptığımız eğitimlerle alerjilerin farkındalığını artırmaya gayret ediyoruz.  Alerjisi saptanan çocukların ailelerine de görevler düşmektedir. Besin  alerjilerinde titizlikle diyetlere uymak çok önemlidir. Çocuğun alerjik olduğu  besinden uzak durmasını sağlamak, satın alınan her ürünün etiketini okuyarak emin  olmak çok önemlidir. Çocuğun sağlıklı büyüme ve gelişmesini sağlamak için gereken  besin öğelerini yerine koymak önemlidir. Alerjik hastalıklar uygun çevre  önlemleri ile ve gerekli diyetlerle kontrol altına alınabilir. Hayat kalitesi  düzelir ve çocuk büyüdükçe büyük oranda kontrol altına alınabilir. Ancak bütün bu  önlemlere ve tedaviye rağmen bazı vakalarda hastalık ağır seyredebilir ve hatta  kalıcı olabilir."

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.