1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Biz bunları 28 Şubat'tan tanırız
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Biz bunları 28 Şubat'tan tanırız

A+A-

"Tarih tekerrür eder" sözüne, kültür dünyamızdaki en güçlü itiraz, merhum Akif'ten gelmiştir. Demiştir ki:

"İbret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi?"

Haksız mı?

Tabi ki sonuna kadar haklı...

Öyle ya, kötü tecrübelerden eğer ders çıkarılmış olsaydı, dünya bugün böyle yaşanmaz bir halde olur muydu? Ya da bir buçuk milyar sınırına dayanan Müslüman dünyası, hakiki manada Kur'an'ı anlamış ve tatbik etmiş olsaydı hiç şimdiki sersefil halde olur muydu?

Değil mi ki...

İslam dünyası Mescid-i Aksa'yı bihakkın bilmiş olsaydı eğer, bugün Kudüs için kanlı gözyaşı dökmezdi.

Bir yanlışı başka bir yanlışla tashih etmek, tüm yanlışların oyuncağı olmaktır.

Atatürk heykeline saldıran o vatandaş için, vali anında teşhis koydu! Dedi ki " bu kişi bir meczuptur!"

Zahir, mülkiye mektebinde tıbbiye diploması da veriliyor!

Onlarca yazar, bu noktadan hareketle haklı eleştirilerde bulundu, pek çoğu damardan yazılar kaleme aldı.

Müşterek tespit şuydu:

"Bu eylemlerin failleri meczup değiller!"

Mealen diyorlar ki:

"Bu kafadakiler, yani; Taksim Parkı'nda genç bir hanıma, '...sen bu kıyafetle burada dolaşamazsın' diyen o güvenlik görevlisi,  Atatürk heykeline saldıran kişiler ve otobüste ya da şurada burada benzer saçmalıklar yapan kimseler ruh ikizidirler!"

Eyvallah...

Çünkü; tamamı da aynı merkez tarafından yönetiliyor, tamamı da iyi giden bir şeyleri değiştirmek için küresel plandan aldıkları emirleri, bireysel bazda icra eden birer görevlilerdir.

Bu sebeple onlar için "provokatör" yahut da "meczup" demek, vermek istedikleri "mesaj"ı hafife almaktır; bu başka bi şey...

Sanki de...

Beş on yıl önce hemen hepimizin Fetullah Gülen için "Hümanist İmam" demesi gibi...

Yahut da bugün FEÖ'cülerden boşalan kamu alanlarını dolduran kimi eli baltalı dili zehirli tarikatçılar için "devlet yanlısı" demek gibi...

İlhanlılar'ın kurucusu Moğol İmparatoru Cengizhan'ın torunu Hülagühan, (Haşhaşileri bitiren adam) Bağdat'ı yakıp, kütüphanelerdeki tüm kitapları Dicle'ye kurban ederken bu katliamı, kendince "din" adına yapıyordu! Bugün aynı coğrafyada IŞİD'in kafa kesip, kadın ve çocuklara tecavüz edip cami ve türbeleri bombalarken yaptığı gibi!

Fevzi Budak, son yazısında tam da bu meseleyi enfes bir şekilde izah etmiş.

"..."Ben size, şah damarınızdan daha yakınım" ayetine rağmen; Allâh'a varmada,, önce şeyhin varlığında "fanâ-fih-i şeyh" olmada, yani onda yok olmada aranmalı....Ölünün kendisinı "gassal"a (ölü yikayıcı) teslim etmesi gibi, şeyhine kayıtsız ve sorgusuz itaatta ve teslimiyette aranmalı. Gözlerini kapayarak şeyhlerinin simâsını hayâl ve tasavur eden ve sözüm ona "râbıta" yapanlarda aranmalı...Peygâmberimizin ve Kur'anın mürşitliği haricinde; "Mürşidi olmayanın, mürşidi şeytandır" anlayışında olanlarda aranmalı.

 

Bu anlayışlardan hareketle; ülkemizi felâketlere sürükleyen Fetullahçı yapı ve benzerlerinde aranmalı.

 

"Benim nâçiz vücudum; elbet bir gün toprak olacaktır" diyen Atatürk'ten; bilmem ki ne ister bu yaratıklar?

 

Neyse ki bu meczûbun, aslında meczûp değil, ama yine de tutuklanması iyi olmuş.. Ülkemizdeki bu tür anlayışlar, maalesef, sakat bir öğretiden gelmekte.."

 

Atatürk heykelleri birer put değildir.

Dolayısıyla Atatürk'ü seven hiç kimse de Atatürk heykelini tapınılacak bir "ilah" olarak görmedi, görmez...

Lakin önünde ve içinde çaput bağlanarak cennet dahil, her türlü nimet talep edilen nice türbeler var ki, aslında İslam'ın rüknüne göre hepsi birer "put"a tapınma ayinidir!

"Köyümüze bereket, bolluk ve huzur getirir" diye, adamın defnedilmiş cesedini mezarından çalıp götürmüşlerdi de, o gün müftülükten bu "şirk"e dair tek satırlık bir açıklama yapılmamıştı! Çünkü, cesedi çalınan kişi o köylülere göre, kendilerine cennetin kapısını açacak bir evliyaydı!

Yakın uzak tarihimiz, din yerine din olmuş yalanlarla doludur. Öyle ki adının önünde "ulema" yazanlar şu ya da bu sebepten sus pus olunca korkakça da olsa yine şairler girmiş devreye:

Tek başıma olsam şaha gedaya kul olmam.
Viran olası hanede evlad ü ıyal var. (Aşık Dertli)

"Devenin idrarını içmek şifadır" diyen imamla, cahiliye döneminde Kabe'deki, Lat ve Menat adındaki putların önüne yiyecek koyarak, günün sonunda o putların kendisine daha çoğunu vereceğine inanan adam, anlayış olarak aynıdır.

Peygamber aleyhisselam tam da bu yanlışla mücadele etmiş ve Allah'tan kendisine gelen vahyi toplumsal ve bireysel hayatın inşası için tebliğ etmişken, nasıl olur da deve idrarının içilmesini tavsiye etmiş olabilir?

Tabii ki mesele, Şanlıurfa Valisi'nin kamera görüntülerine bakarak, "...bu adam meczuptur" teşhisini koyması kadar kolay ve basit bir mesele değil.

Ne Şanlıurfa'daki eli baltalı o yobaz, ne de İstanbul Taksim'deki o "ahlak" zabıtası, bu "eylem"lerini öylesine yapmış kimseler değillerdir.

28 Şubat Sürecinde bunlardan onlarcasını gördük!

Yani 20 yıl sonra ısıtılarak yeniden masaya getirilen bayat bir pilav!

İçlerinde başörtüsünü paravan olarak kullanan hafif meşrepler de vardı, sakalı cübbeyi istismar eden de...

Şerbetliyiz, anlayacağınız...

Artık biliyoruz:

Bu kişilerin aldıkları (Allah'ın şiddetle reddettiği) dini eğitimin merkezinde, kadını "pislik" olarak görmek, Atatürk'e "Deccal" demek, cenneti hurilerden ibaret zannetmek ve devenin idrarını içmenin ibadet olduğunu amentü bilmek vardır!

Kur'an'a göre söyler misiniz, şişedeki sakal kılını öperek cennete gideceğine inanan biri ile Fetullah Gülen'in kirli ve terli iç çamaşırını yegane kurtuluş olarak gören ya da şeyhinin müritlerine şefaat edeceğine inanan kimse arasında, Allah'ın dini açısından bir fark var mı?

Söyler misiniz Ebu Cehil mi kalben daha kördü, yoksa bu anlayıştaki kimseler mi?

Kafirlik, gerçeğin üstünü örtmek değil mi?

Atatürk anıtına baltayla saldıran o yobaz, aslında Kur'an'ın tarifini yaptığı putlarla savaşmıyordu. O yobaz, baltayı savururken tam olarak ruhunu teslim almış İblis'in tetikçiliğini yapıyordu yalnızca!

Diyanet İşleri Başkanlığı, tam 40 yıl geç kalmasına karşın hazırladığı bi hayli nitelikli FETÖ raporunda, çok esaslı tespitlerde bulunmuş, hatta öz eleştiri bile yapmış.

İyi güzel de...

Diyanet'in alt alta sıraladığı yalan yanlış o din anlayışı, sadece FETÖ'nün hapladığı ahmaklarda mı mevcut?

Besbelli ki eli baltalı o kişi FETÖ'cü değil. Ama o kişi, en az FETÖ kadar tehlikeli olan başka bir sapkınlığın esiri!

Haşhaşiliği tarihsel figür olarak görenler, bir gün o baltaların kafalarına indiğinde anlayacaklar ki, "Allah ile aldatanlar" her devirde vardır ve her devirde farklı esvaplara bürünmüşlerdir.

Çünkü, iblis de tek tip değil...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.