Erzurum Güncel- Bir hukuk devletinde; devletin hukuk içinde kalması nasıl elzem ve mecburi ise, fertlerin, grupların ve sivil toplumun da aynı hassasiyeti göstermesi gerekir. Çünkü aksi davranış suçtur, başka bir ifadeyle yasaları hiçe saymaktır. Demokrasilerde, herkesin durması gereken alan yasalarla belirlenir. Misal; her hangi bir talep için protesto, en doğal insani bir hak olmakla beraber, evrensel hukukun da olmazsa olmazıdır. Ama ne zaman ki, o protesto hakkı şiddete, yakıp yıkmaya ve başkalarının hürriyet alanına tahdit koymaya varırsa, işte o noktada, kamu erki devreye girer ve bir hakkın savunulması adına, başka bir hakkın ihlaline izin vermez. Devletin Hınıs da yaptığı tam da budur... Hatırlarsanız geçen pazartesi günü Hınıs’ta yaşanan bir takım garip fakat bi o kadar da yasadışı olaylara dikkat çekerek, sormuştuk: "Devlet, bu olup bitenlere daha ne zamana kadar göz yumacak?" Çünkü Hınıs halkı diken üstündeydi ve herkes yarınlara dair endişe taşıyordu. PKK militanları, alenen ilçe merkezinde cirit atıyor; esnafı haraca kesiyor, belediyede istediği kararı aldırıyordu. Çözüm sürecinin verdiği hoşgörü ortamını insafsızca istismar eden bu çevreler, toplumun muhtaç olduğu huzur ve barışı dinamitlemek için ellerinden geleni yapıyor. Hınıs, asla alelade bir yer değil... Bunu en iyi bilen hem PKK, hem de siyasi uzantısı olan BDP’dir... Kurt dumanlı günü sever misali; hazır herkes çözüm sürecine odaklanmışken, PKK militanları da Hınıs’ta bir süredir esip gürlüyordu. Gösteri yapıyoruz diye, Hınıs’ı ateşe vermeye kalktılar! Belediye ise, adeta oyuncakları olmuştu. Haraç ödemeyen esnaf ya ölüm tehdidi alıyordu, ya da ilçeden göç etmeye zorlanıyordu. Bu zorbalık, bu kanun dışılık, bu kaos ortamı artık Hınıs halkını canından bezdirir olmuştu. Nitekim önceki gece sabaha karşı, güvenlik güçleri Hınıs’ta ki bu fiili durumla yahut da illegaliteyle etkin bir şekilde bu müdahale etti. 500 dolayında polisin katıldığı operasyonla, Hınıs’ta kendini meşru nizamın üstünde gören odakların üstüne gidilerek inlerine girildi. Hınıs halkı, 30 Mart yerel seçimlerinde siyasi tercihini BDP’den yana kullanmıştı. Tabii ki bu tercihe hiç bir itirazımız olmadı, olamazdı da... Madem demokrasi ve hukukun üstünlüğü diyoruz, şu halde herkes Hınıs halkının bu tercihine saygı göstermek zorunda... Ancak BDP, halkın bu tercihini (aslında herkes biliyor ki BDP o seçimi, PKK’nın halkı korkutması ve baskı altına alması sonucu kazandı) çok kötü kullandı. Halbuki adına ister barış süreci, isterse çözüm süreci deyin fark etmez; dileseydi eğer, Hınıs Belediye Başkanı Hasan Basri Fırat ve oradaki BDP örgütü bu uğurda sürece katkı sunabilirlerdi. Ama ne yazık ki onların tercihi, PKK’nın iradesinden yana tavır almak oldu... Yani Hınıs yakılıp yıkılsın! Gözlerini kırpmadan yaptılar da... Devletin buna kayıtsız kalması beklenemezdi. Bedeli ne olursa olsun devlet, bu yasadışı eylemlere ve saldırılara karşılık verip, suçlular hakkında gerekeni yapacaktı. İşte şimdi Hınıs’ta o yapılıyor... Belediye başkanı olmayı, yalnızca ilçedeki bir parkın adını değiştirmekten ibaret sanan Hasan Basri Fırat, gerçek anlamda halka hizmet etmek ve Hınıs’ı kalkındırmak istiyorsa eğer, PKK’nın taleplerinden önce kendisine oy veren halkın isteklerine dönüp bakmak zorunda... Fırat, bu gerçeği umursamıyor... Bizzat gözlerimle gördüm; Hınıs’ta yerel hizmetler dibe vurmuş durumda... İlçe, çöp ve çamur yığınlarından geçilmiyor.. Hınıs halkı, kaostan yana bir irade sergiliyor olsaydı 10 Ağustos’ta yapılan cumhurbaşkanı seçiminde, Tayyip Bey’den yana rey kullanmazdı. Ez cümle: 30 Mart’tan sonra Hınıs’ta olup bitenlere ve halkın tepkisine bakınca çok rahatlıkla anlayabiliyoruz ki, Hınıs halkı, yerel seçimdeki tercihini esasında bir yol kazası olarak görüyor! Bunu göremeyen bir tek Hınıs Belediye Başkanı Hasan Basri Fırat...