1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Biz bu filmi görmüştük!
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Biz bu filmi görmüştük!

A+A-

Evet; bu, bir "evet" yazısıdır ama neden bir "evet" yazısıdır? 7 Haziran seçimlerindeki "FETÖ-PKK ittifakı", 16 Nisan referandumu için de bir kez daha sahneye konuldu! Aynı düşman nasılsa, "hafıza-i beşer nisyan ile malüldür" diyerek tekrar aynı tetikçileri mayın tarlasına sürdü! Bütün hesabını, yakılmış yıkılmış ve bir iç savaşın kucağında yitip giden Türkiye üzerine yapan bu şer cephesinin, "hayır"ından asla "hayr" çıkmaz... Lügat manası, "şer ve zararın zıddı" olan "hayr" kelimesi, başta FETÖ ve PKK olmak üzere, çeşitli yasadışı çevrelerde, ısrarla "hayır"la aynileştirilmeye çalışılıyor. Misal; CHP'nin ya da legal zeminde siyaset yapan oluşumların 18 Nisan'da yapılacak anayasa değişikliğine "hayır" denilmesi yönünde yaptığı propaganda ile FETÖ-PKK koalisyonunun başını çektiği çevrelerin "hayır"ı arasında çok fark var. CHP, "...bu referanduma evet derseniz Türkiye bölünür, rejim elden gider" diyor! Makul bulursunuz yahut da bulmazsınız, bahsi diğer... Ancak sırf böyle düşünüyor diye CHP'lileri "tukaka" ilân edemezsiniz. Değil mi ki demokrasinin en güzel yanı, farklı düşünenlerin bir arada özgürce ve barış içinde yaşamalarıdır. Demokrasinin amentüsü olan kalıp cümle neydi? "...seninle aynı düşünceye sahip değilim; ama senin düşünceni özgürce dile getirmeni savunuyorum." Fakat "FETÖ-PKK müttefikliği" bundan çok öte bir şey... Orada yasal olmayan zeminlerde, işin içine din istismarı da boca edilerek, "hayır"la "hayr" arasındaki hassas sınır hunharca tahrip ediliyor. CHP'nin "hayır"ında, "evet"in zıttı olan bir irade sergilenirken, FETÖ-PKK müttefikliğinin "hayr"ında dini ve imani bir önerme var! Bu kanlı bölücü ittifakı diyor ki, "...şerrin karşısına dikilin.Çünkü şerrin karşısına dikilmek hayrdır" Nasıl ki camide cuma günü "evet" propagandası yapan imam yanlış yaptıysa, FETÖ-PKK kardeşliği de aynı yanlışın kan'a çalınmış bir şeklidir. Çünkü bu yıkıcı cephe siyasi "hayır"ı, imanın esaslarından göstererek, "hayr" maskesine büründürüyor! Yani FETÖ'nün en iyi bildiği şey: Takıyye! Meseleyi, anayasa değişikliğine "evet" veya "hayır" deme meselesi olmaktan çıkarıp, "Kâfirlerle Müslümanların var olup yok olma" mesabesine çekiyorlar! "Referandumda 'evet' dersen dinden çıkarsın, 'hayır' dersen imanını korumuş olursun" şeklindeki sakat bir anlayışa inandırılmak istenen kırsaldaki kitleler, müthiş bir tazyik altında... Benzer duruma 7 Haziran genel seçimlerinde de tanık olmuştuk. Aynı şer cephesi, o seçimde de bu yolu denemiş ve AK Parti'nin gitmesini "dini bir zafer" biçiminde yutturmaya çalışmıştı! Kabul edelim ki, 7 Haziran'da kısmen de olsa bir mevzi kazanmışlardı! Bilinmelidir ki, 16 Nisan için yeniden kolları sıvayarak meydanlara inen ve "daha büyük zaferler" peşinde koşan FETÖ-PKK koalisyonun ne anayasa değişikliği umurunda ne de yeni sistem... Onların tek önceliği: "Tayyip gitsin de nasıl giderse gitsin. (15 Temmuz'da denedikleri gibi darbe de olur, iç savaş da), Türkiye bölünsün, kaos ortamı yurt sathında kök salsın! "Anayasa değişikliğini istemiyorum; elbette ki 'hayır' diyeceğim" biçiminde düşünebilirsiniz. Bu, sizin en tabii bir tercihinizdir ve anayasal bir hakkınızdır. İtirazımız yok... Lâkin sizin siyasi anlamdaki "hayır"ınızı o çevreler eğer dini anlamdaki "hayr"a tevdi ediyorsa, birazcık düşünmeniz ve istemeden de olsa kimlerin cehennemine odun taşıyorum diye sorgulamanız gerekir. Baksanıza ne diyorlar? "Anlamadınız mı, bu referandum, yalnızca bir evet veya hayır tercihi değildir. Bu referandum, Türkiye'yi bölüp parçalamak için belki de son şansımızdır. 17-25 Aralık yargı ve 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bir türlü elde edemediğimiz büyük yıkımı belki bu kez başarabiliriz." MHP lideri Bahçeli bu gerçeği gördüğü için esasında pek çok konuda onlarca eleştiri getirdiği AK Parti'nin yanında saf tuttu. Aslında Bahçeli, Türkiye'nin yarınları için bir duruş sergiliyor, ama bir takım çevreler sırf "Tayyip düşmanlığı" yüzünden bu hassas dengeyi ısrarla görmek istemiyor. Bendeniz imanımın gereği olarak elbette ki şer'in karşısında saf tutuyorum. İşte bu yüzden FETÖ-PKK ortaklığının çığırtkanlığını yaptığı Türkiye düşmanlarına karşı "evet" diyorum... Bu tercihim, asla ne AK Parti'nin tüm icraatlarını kutsamak anlamına gelir, ne de birilerini yegâne "kurtarıcı" olarak görmem sonucunu çıkarır. Başkanlık sistemi iyi midir, kötü müdür tartışmasına girmeye dahi gerek duymuyorum. Çünkü inandım ve iman ettim ki: FETÖ ve PKK'nın "hayr" dediği bir şeyde, mutlaka ülkem, devletim ve milletim için bereket, huzur, sağlık ve birlik vardır. Şunu tekrar ediyorum ki: Başta CHP olmak üzere, yasal zeminde politika yapan ve meşru yollardan kendi görüş ve düşüncelerini savunan tüm "hayır"cıların da "hayır" deme haklarını sonuna kadar savunuyorum. Benim derdim; "hayır"ı, "hayr"mış gibi gösteren bölücü, yıkıcı, kan emici ve de Batı'nın tetikçisi olan satılık çevrelerledir. Benim derdim; bir de kişisel hesabında "hayır" dediği için işine son verilen televizyoncu İrfan Değirmenci üzerinden bir yerlere yamanmaya çalışan ve kraldan çok kralcı kesilen gayri samimi insanlarladır. Aynı medya grubu "evet" diyen bir mensubunu kovmayıp, "hayır" diyeni kovuyorsa, anlayın ki orada müthiş bir riyakârlık, eyyamcılık ve hacıyatmazlık vardır. Ne yani İrfan Değirmenci, "ben hayır diyeceğim" dediği için Tayyip Bey tarafından mı işten attırıldı! O medya gurubu öyle bir açıklama yaptı ki, isteyen istediği her yöne çekip uzatabilir! Şimdi anlıyor musunuz adamlar nasıl bir algı yaratmak istiyor... "İrfan 'hayır' diyeceğini ilân etti; biz de Tayyip'in gazabından korktuğumuz için işine son verdik! Yazık... "Hayır"larında bile samimi değiller...

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.