
Erdoğan'a 3 Eylül çağrısı!
MHP Lideri Bahçeli Erzurum'daki mitingde konuştu. İşte Bahçeli'nin İstasiyon meydanındaki mitingindeki konuşması...
Erzurum Güncel- Bugün anayasa değişikliği konusunda siyasi parti yöneticilerine 'Ne düşünüyorsunuz, Türkiye'de anayasa değişikliğine ihtiyaç var mıdır' diye sorabilirsiniz. Alacağınız cevap, "Ortak akıl gereği" Evet biz de yeni bir anayasa yazımından yanayız, biz de eğer yeniden yazmak mümkün olmuyorsa, o zaman bazı maddelerinin değiştirilmesini düşünmekteyiz cevabı alacağınızdan emin olabilirsiniz. Bütün siyasi partileriniz 82 anayasasının değiştirilmesinden yana olduğunu, bu anayasa üzerinde değişiklik yapılmasını, mümkünse yeni bir anayasa yazılmasını ister. bütün siyasi partilerimiz bir anayasa değişikliğinden yanadır. Türkiye'de bir uzlaşma zemini oluşmuş. Siyasi iktidar meclis aracılığıyla bir anayasa değişikliğini düşünüyorsa, siyasetin bu uzlaşma zemininden yararlanarak bütün siyasi partilerimizin görüş ve düşüncelerini alıp, onların önerilerini dikkate alarak bir paket hazırlayabilir.STK'lara da müracaat ederek onların da düşüncelerini almak isteyebilir. Böylece milletin anayasasını oluşturabilecek şekilde varolan mecliste, grubu olan veya olmayan, meclis dışındaki diğer güzide partilerin düşüncelerini de alarak Türkiye'de bir toplumsal uzlaşma belgesi diye nitelendirdiğimiz bir anayasayı, bir diyalogla, uzlaşma yoluyla milletin paketi haline dönüştürüp, tasarı olarak sunabilirlerdi. Ama bugünkü siyasi iktidar bu yola başvurmadı. 7 bilim adamıyla yapmış olduğu anayasa değişikliğine de sadık kalmamış, o tasarıyı dikkate almadan bir alacakaranlıkta bir avuç AKP yöneticisiyle bir araya gelerek değişiklik paketini TBMM'ye sunmaya çalışmıştır. Bizim uyarılarımıza rağmen Meclis Başkanı sayın Erdoğan'dan müsaade alamadığı için böyle bir yola başvuramamıştır. Halbuki Meclis Başkanı bir partiye mensup olabilir. ancak seçildiği andan itibaren artık meclis başkanıdır. Protokolün ikinci adamıdır. Böyle bir konuda Meclis Başkanı görev ihmali yapmıştır, meclisin varlığını inkar ederek sadece AKP'nin yolunda yürümeyi tercih etmiştir. AKP hiçbir siyasi partiyle görüşmeyerek, önerilerini dikkate almadan, vekilleri oy verme yerine kadar kontrol altında götürüp, güvendiği 15-20 insanla milletvekillerini baskı altına almış, denetlemiş, başka türlü hareket edecek endişesi taşıyarak, kendi milletvekillerine güveni olmadığını da ortaya koymuştur. MHP olarak böyle bir ortamda 69 milletvekilimizde, TBMM'de gece gündüz bulunarak, her madde üzerinde görüşlerimiz açıklanmış, her madde üzerinde önerilerimiz sunulmuş fakat AKP yönetimi ne bu görüş ve önerileri dikkate almıştır, 'benim dediğim olacak, ben bildiğim gib iyaparım' demiş ve sayısal çoğunluğuna güvenerek oylama yapmıştır. bir uzlaşmayla anayasa değişikliği yapmak gerekirken, sayınıza güvenerek böyle bir yola niye gittiniz diye sorulması lazım. İşte bu sorunun cevabı, alacakaranlıkta getirilen bir anayasa değişikliğinin kara lekelerini taşımaktadır. Erdoğan'ın gizli gündemini saklamaktadır. Öyleyse bu gizli niyet nedir? Bu gizli niyete dayalı olarak Türkiye'nin gündeminde ne oluşturulmak isteniyor? Hepimiz bu konuda düşünmeliyiz. Tercihlerinizi daha doğru, sizler ve evlatlarınız için yapmanız lazım. Bazı maddeler serpiştirerek göz boyamanın, halkı aldatmanın, kandırmanın da hiçbir gereği yoktur. Sayın Başbakan, devletin tüm imkanlarını kullanarak, başta yatırımcı ve TOKİ’ler olmak üzere, devletin uçağı, otobüsleriyle binlerce kamu görevlisi, emniyet mensuplarıyla doldurduğu meydanlarda gerçekleri saklıyor. Ve öfkeli, sinirli bir halde Ramazan ayında olmasına rağmen oruçlu ağızdan çıkmayarak çirkinlikle, yalan ve iftiralarla milleti aldatmaya çalışıyor. Bu kadar yalan ve iftiraya başvurulmasının, bu kadar siyasi üslubu yozlaştırmasının, çirkinleştirmesinin sebebi ne ola ki? Neye mahkum, neye mecburdun Sayın Başbakan? Kiminle işbirliği yapıyor, kiminle pazarlık içindedir? Bunu kamuoyu ile paylaşması lazım. Kadınların pozitif ayrımcılığı, sendikanın yarı kalmış toplu sözleşmesi, uydurma bir yasayla da gerçekleştirilebilecek olan bazı maddeleri öne sürüp kendi gizli gündemini niye saklıyor? Kime mahkumsun, kime mecbursun gel anlat bunu? Her konuda hassasiyetimiz vardır. Her konuyu didik didik yaparız. Ülkemizin yararına olanı yaparız. Meclis’te ortaya koyduğumuz ilkeli duruşu, referandum sürecinde de aynen gerçekleştiriyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak duruştaki tutarlığımızla bugünkü halk oylamasına 12 Eylül’de hayır oyu vereceğimizi söylüyoruz. Bu kararlılığı belirtirken, o zaman gizli gündem üzerinde de durmak istiyorum. 12 Ağustos 2005 tarihinde, Sayın Başbakan’ın bir Diyarbakır ziyareti sırasında, Türkiye’de bir Kürt sorunu vardır, bu sorun benim sorunumdur diyerek, PKK’nın yıllardır Türkiye’yi bölme noktasındaki niyet ve taleplerine benzer ifadeler kullanarak, 1 Ağustos 2009 tarihinde İçişleri Bakanlığı başkanlığında Polis Akademisinde bir çalıştay toplayarak, Kürt meselesi ve Türkiye modeli diyerek bir PKK bir Kürt açılımı, bir demokratik açılım ortaya koymuşlardır. Bu açılım zırvası, bize göre bir yıkım projesidir. Bu açılım, aynı zamanda bir ABD projesi, aynı zamanda PKK planı, aynı zamanda AKP’nin programıdır. İşte bu açılım sürecinde, kiminle neyi ne zaman görüşüyor, hangi pazarlık zemininde hareket ediyor bunu kamuoyuna açıklaması lazım. Açıklamazsa, günü geldiğinde bunların hepsi teker teker milletimizle paylaşılacak. Tüm çıplaklığıyla bu millete anlatılacaktır. 10 Nisan 2010 tarihinde yandaş bir TV’de, bugünkü Anayasa değişikliğinin, demokratik açılım yani PKK açılımının ilk adımı olduğunu söyledi. Açılımı, anayasa değişikliği ile ilişkilendiriyor. O zaman ortaya çıkan gizli gündem şudur: Bugünkü anayasa değişikliği, böyle alelacele hazırlanarak 1 ağustos 2009 yılından bu yana yapmaya çalıştığı açılım veya yıkım projesinin sonuçlarını alabilmek için anayasada bazı tuzaklar yerleştirerek, 2011 yılında açılımda PKK ve AB taleplerine cevap verebilecek daha geniş bir anayasa değişikliğinin hukuki zeminini ve korumasını sağlamaya çalışıyor. Onun için PKK’nın siyasallaştırma süreci ile AKP’nin Anayas adeğişikliği aynı eksen üzerinde birlikte yürümektedir. Gündemi 8 yıllık iktidarları döneminde, yandaş ve yoldaşların yolsuzluklarla zenginleştiren, hanedanlıklar kuran, zenginler türeten, her türlü rüşvet ve yolsuzlukla haksız kazanç türeten bir AKP iktidarının Yüce Divan’da hesap vermesi, Başbakan erdoğanın yakın çevresini koruma altına alıp bir kurtuluş yolu aramak için bir tuzak daha kuruyor. O da HSYK’yı yandaş bir kurum haline getirerek, kendileri açısından kurtuluş sağlayabilmek için yargıyı kuşatmaya çalışıyor. Türkiye’nin önemli gündemlerini Anayasa’ya taşıyarak, köklü bir anayasa değişikliğini, büyük bir uzlaşmayla yapabilmesi için 29 maddenin içine gerçekten samimiyet varsa, bazı konuları da koyması lazımdı. Bunlardan biri RTÜK. Bir tanesi YÖK. Bir tanesi her türlü yolsuzlukla mücadelede bir hukuki yargı yolu olan Yüce Divan ile ilgili konu. Yargı reformu yok, bağımsızlığını sağlayacak hiçbir kelime ve cümle yok. Ne var? AYM’ni AKP’lileştirmek için oradaki 11’i 17’ye çıkarıyor, HSYK’yı yandaş haline getirmek için oranın seçim yöntemi usulünü değiştirmeye çalışıyor. AYM’yi AKP’leştiriyor, HSYK’yı da yandaş hale getirmenin gayreti içine giriyor. Sebep; PKK ile işbirliğinde nereye söz vermişse onu yerine getirmeye mecbur ve mahkum olduğu için… Bugün AYM’nin yapısını değiştirirse, yarın Anayasaya göre suç olan bazı maddelerin değiştirilmesinden dolayı ‘suçlu’ olmamak için yapıyor. Dokunulmazlığa sığınmış olduğu, kendisi için kurtarılmış bir durumu, yarın birileri gelir beni Yüce Divan’a gönderir düşüncesiyle yargı üzerinde sinsi tuzakları kuruyor. Bu anayasa değişikliği milletin anayasası olma durumunda mıdır?
HABERE YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.