1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Bir yerde bir yanlışlık var; ama nerede?
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Bir yerde bir yanlışlık var; ama nerede?

A+A-

Son zamanlarda, bir ferdi olduğum bu toplumu artık tanıyamaz oldum.

Ya insanlar birbirine karşı rol yapıyor, ya da hacıyatmaz! 

Durup dururken böyle düşünüyor değilim, bir sebebi var elbet...

Ben anlatayım, siz karar verin.

Müteahhide soruyorsun, "işler nasıl?" diye...

Sen misin soran; adam yakınıyor da yakınıyor:

"Devlete iş yapıyoruz, paramızı alamıyoruz, AK Partili değilsen devlet iş vermiyor, önemli işlerin çoğu şehir dışından kimselere veriliyor!"

İşadamına soruyorsunuz, ahvalin nicedir?

Bıçak vursan kanı akmaz! O derece yani...

Önce boş boş yüzünüze bakıyor; ardından da adeta bir öfke patlaması yaşarcasına saydırıyor da saydırıyor:

"Devlet kendi alacağına aslan kesilmiş; ama vatandaşa ödeme yaparken kaplumbağa oluyor. Devlete olan vergi veya SSK borcun bir gün gecikse ceza üstüne ceza, faiz üstüne faiz bindiriyor. Öyle ceberut yöneticiler var ki, işadamlarını bir kaşık suda boğsa doymayacak.  Onların gözünde bir tek kendileri namuslu, geri kalan herkes hırsız!"

Peki esnaf ne âlemde, sesi soluğu çıkmadığına göre zahir halinden pek bi memnun...

 

Siz öyle sanın!

Meğerse en dertli olan esnafmış da feryatlarını işiten kimseler yokmuş!

Mobilya satanı da ağlıyor, taksi süreni de...

Sen misin soran; al cevabını o zaman:

"Aylardır Bağ-Kur prim borçlarımı ödeyemiyorum, günlerce tek kuruş siftah yapmadan kepenk kapatıyoruz, AVM'ler bizi öyle bir bitirdi ki bu şehirde artık küçük esnaf denilince akıllara bitmiş, tükenmiş, çaresizlik içinde kıvranan kesim geliyor. Çekini, senedini ödemek için tefecilerin girdabına düşmüş binlerce insan kıvranıp duruyor. Bankalar öylesine acımasız ki, 50 bin lira kredi istediğinde senden 250 bin liralık teminat istiyor!"

Eğer bu toplumun içinde yaşıyorsanız, hangi cihete başınızı çevirseniz çevirin üç aşağı beş yukarı bu manzarayla karşılaşıyorsunuz.

Tabii ki bütün bunlara rağmen bir avuç da olsa mutlu bir azınlık da mevcut!

Ne hikmetse onların ne vergi borçları, ne ödenmemiş çek senetleri, ne siftah etmeden kapanan kepenkleri, ne yarına nasıl çıkarız endişeleri, ne kapılarına dayanacak vergi memurları, ne de kamuda ödemesi    

 geciken alacakları var. Onlar, sanki de bu toplumun içinde yahut da bu ülkede yaşamıyorlar! Onların yegâne dertleri(!) en son model en pahalı otomobili nerede bulacağı, en lüks villayı yaptırırken İtalyan mı, yoksa Fransa mobilyası mı satın almak!

Aksini iddia eden varsa buyursun anlatsın, biz de doğruyu öğrenmiş olalım.

Lakin yine de bir yerlerde yanlışlık var; ama nerede diye sormaktan kendimizi alamıyoruz.

Alamıyoruz; çünkü...

Size, bize ve kendi aralarında dert yanan o insanlar var ya o insanlar, işte onlar karşılarında bir siyasetçi veya bir devlet yetkilisi gördüler mi adeta dut yemiş bülbüle dönüyorlar!

Bu sebeptendir ki yazının girişinde, " ya insanlar rol yapıyor, ya da hacıyatmaz!" dedik...

Geçen hafta Erzurum'u ziyaret eden Devlet Bakanı Lütfü Elvan da benzer durumdan şikayet etti, hem de salonu dolduran ve kendisine teşekkür etmek için yarışan zevatın gözlerinin içine baka baka...

Sayın Bakan mealen demek istedi ki, "...Yahu birader, sizin bir öneriniz, bir projeniz, bir talebiniz, bir şikayetiniz, ve de bir vizyonunuz yok mudur ki, sabahtan beri bana yağcılık yapıp duruyorsunuz!"

Malum, lafın tamamı insana söylenmez...

Esnaf sabahtan akşama kadar ağlıyor ya, ister inanın ister inanmayın aynı gün bir milletvekiliyle ya da belediye başkanıyla karşılaştığında da, daha bilmiyor ki nasıl met-ü senalar döktürsün!

"... bir yerde yanlışlık var" dememiz bu yüzden...

Be adam, sabahtan akşama kadar ağlama duvarına çevirdiğin o dükkânına, o yetkili geldiğinde neden içinde bulunduğun hal her ne ise onu söylemiyor da, yalakalık yarışına giriyorsun? 

Öyle yapınca çekin-senedin mi ödeniyor, yoksa "siftahsız kapatıyorum" dediğin dükkânın müşterilerle mi dolup taşıyor?

Hoş demiyoruz ki, kırın dökün, muhatabınıza kaba sapa davranın...

Bu, insana yakışır bir durum değil.

Dediğimiz şudur:

Eyyamcı olmayın, gerçek her ne ise onu dile getirin ki... O yetkililer de hakikati çıplak gözleriyle görsün.

Karakolda doğruyu söyleyip mahkemede şaştığınız sürece, türkü olmaktan öteye geçemezsiniz.

Sosyal medyada, sahte isimlerle şehrin belediye başkanının Cumhurbaşkanı tarafından azarlanmış olmasını temenni ederken sevinç çığlıkları atan birileri, o belediye başkanını karşılarında görünce utanmazsa yere kadar eğilip adamın ayaklarını öpecek!

Hangisinde samimisiniz?

Başkana söverken mi sensin, başkanın ayaklarına kapanırken mi sensin?

Etmeyin, eylemeyin yahu... 

Merak ediyorum.

Erzurum bu çapsızlıkta bir şehir değildi.

Hangi ara bu maskeli insanlar böyle çoğaldı?

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum