Bazı arkadaşlara göre, emniyet müdürü, vali ve hasılı devlet erkanı “çatık kaşlı” olmalı… Yetmedi, zecri tedbirlerin mimarı… Eğer bu da kesmiyorsa, etrafa korku salan bir “ceberut”…

“Emniyet müdürü siyasetçi mi ki, halkla içiçe olsun” diyen hemşerilerimiz var, bu şehirde…

Aynı anlayış, Vali Mustafa Çiftçi üzerinden de yürmüştü…, Açıkça dine küfredemedikleri için “Hafız Vali” marvrası yapmışlardı!

Vali dediğin…

Kimsenin ulaşamayacağı, maruzatını anlatamadığı, makam aracıyla bir yerden geçtiğinde bütün trafiğin durdurulduğu kişidir!

Şimdi öyle bir şey ötederde… Vali “yok” dese; ama o anlayış böyle olmasını istiyor…

Aynı durum, polis şefleri için de geçerli…

Erzurum’un yeni emniyet müdürü ayağının tozuyla sokağa çıktı, esnafla kucaklaştı, ahaliyi dinledi, gençlere kulak verdi.

Daha dün de, aslı görevinin gereği olarak 600 polisle birlikte kapsamlı bir güvenlik taraması yaptı şehirde…

Evet…

Polis şefi, siyasetçi değildir.

Lakin polis şefi, asma kesme makamı hiç değildir.

“Hafız Vali”den acayip derecede ifrit olan çevreler, halkla sohbet eden emniyet müdürünü de şimdiden hiç sevmediler!

Polis kendilerinin araçlarını durdurup kimlik kontrolü yapsa, aynı zatlar kıyamet koparır, “basın özgülüğü katledildi” derler.

Ama aynı polis, sabahtan akşama kadar vatandaşı sıgaya çekse zerre umurlarında olmaz!

Halkla içiçe olan yöneticiler, bidayetinden beri elitleri rahatsız etmiştir.

Vaktiyle Günaydın gazetesi başlık atmıştı:

“Hükümet plajları halka açtı, İstanbullu artık denize giremiyor.”

“İstanbullu” dedikleri aslında, bir avuç beyaz Türk’tü!

Plajlar onların, park bahçeler onların, neredeyse bedava yemek yenilen lokaller-kulüpler onların, uçağın ön koltukları onların, Hariciyede işe girme önceliği onların…

Ezcümle bütün imtiyazlara malik görüyorlardı kendilerini…

“Ben demiştim” demekten hazzetmiyorum ve fakat bütün yollar dönüp dolaşıp beni bu kavşakta durduruyor:

“Celladına aşık olan şehir”

Bu şehirde…

Daha doğrusu çeyrek yüz yıldır bu şehirde yaşamadı halde bu şehir üzerine ahkam kesen kimi arızalı tipler bağırıp duruyor:

“Emniyet müdürü Erzurum’a eziyet etsin. Erzurum tam bir polis şehri olsun.”

Niye?

Çünkü o alçakların hiç biri Erzurum’da yaşamıyor ve Erzurum büsbütün yansa, içinde onların bir horum otları bile yok…

Sırf Ak Parti’ye daha doğrusu Cumhur İttifakı’na bindirmek için gerçekleri tersyüz ediyorlar.

Polemik yapacakları zaman da, Vali Recep Yazıcıoğlu’nu, emniyet müdürü Gaffar Okan’ı malzeme ederler…

Bu kişilerin geçim sıkıntısı gibi bir dertleri yoktur.

Karısı da kendisi de birinci sınıf emeklidir.

Kızları, oğulları, gelinleri ve de damatları zaten devletin en kaymak maaşı olan işlerinde istihdam edilmektedir.

Onlara düşen tek bir görev vardır. O da şu:

“Vatanına ihanet et, devletine küfür savur!”

Erzurum basını müthiş darda!

“Hafız validen sonra, halkla içiçe olan bir polis şefi geldi.”

Haklısınız, sormakta:

“Peki biz şimdi bu halkı hangi sopayla terbiye edeceğiz?”

Her araca ceza kesen bir anlayıştan, her araca “dikkatli ol kardeşim” diyen bir noktadayız.

Yani geçiş süreci…

Bu süreci bazılarının midesi elbette kaldıramaz.

Zira, it kursağı tereyağı bilmez…