1. HABERLER

  2. ERZURUM

  3. Neden Erzurum’a gitmeliyiz?
Neden Erzurum’a gitmeliyiz?

Neden Erzurum’a gitmeliyiz?

Puşkin 200 yıl önce Erzurum için ne yazmıştı? 1701’de, Fransız doğabilimci Tournefort’un Erzurum’u anlatırken “şeytan kahvaltısı” adını verdiği öğünde neler vardı? Artık bir gastronomi şehri olan Erzurum’da ne görmeli, ne yemeli? Zekeriya Şimşek yazdı.

A+A-

Gazete Güncel- Aleksandr S. Puşkin (1799-1837), gezi edebiyatı türünde bir başyapıt olduğu kadar tarihimiz açısından paha biçilmez bir belge olan Erzurum Yolculuğu1 adlı risalesinde oryantalistlerin doğusuyla pek ilgisi olmayan bir Osmanlı Erzurum’u betimleyerek okuru şaşırtır. O günlerden bugünlere iki yüzyıl geçirdik. O günkü “Asya Türkiyesi’nin en önemli kenti ve sert bir iklimi var buranın” özelliklerini koruyan Erzurum, tarihî mekânlarıyla ve damak çatlatan yöresel lezzetleriyle bambaşka bir şehirdir.

M.Ö. 4900’lerde kurulduğu tahmin edilen Erzurum’da Urartular, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Parftlar, Romalılar, Araplar, Selçuklular, Bizanslılar, Sasaniler, Moğollar, İlhanlılar ve Safaviler gibi muhtelif topluluklar ikâmet etmiş; 1514’de şehri fetheden Osmanlılar, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar hüküm sürmüştür.

Hiciv ve kasideleriyle ünlü divan şairi Nef’i’den Marifetnâme’nin yazarı İbrahim Hakkı Hazretleri’ne, 93 Harbi’nin sembol kahramanı Nene Hatun’dan Alvarlı Efe’ye, 4. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’den din âlimi Ömer Nasûhi Bilmen’e, Prof. Dr. Ziyaeddin F. Fındıkoğlu’ndan Naim Hoca’ya, sinema oyuncusu Erol Taş’tan karikatürist Altan Erbulak’a, şair Refik Durbaş’dan ses sanatçısı İbrahim Erkal’a abide şahsiyetlerinin memleketidir Erzurum.

Artık bir gastronomi şehri

Kendine özgü yöresel lezzetleriyle de sıra dışıdır. Ayran aşından cağ kebabına, kadayıf dolmasından civil peynirine, ketesinden lavaşına… Ülkemizin coğrafî işaret zenginliği içinde Erzurum’un ciddi bir payı söz konusu. 2025 itibariyle Türk Patent ve Marka Kurumu’nda kayıtlı 82 tescil/başvuru sahibi; Oltu Cağ Kebabı’ndan İspir Kuru Fasulyesi’ne, Erzurum Kadayıf Dolması’ndan Erzurum Küflü Civil Peyniri/Gövermiş Peynir’ine, Oltu Taşı’ndan Erzurum Ehram Dokuma Kumaşı’na… Coğrafî işaretler bir turizm değerine dönüşürken yeme-içme sektöründeki katma değer etkisi dikkate değerdir.

Türk mutfağının korunması ve tanıtılmasıyla ilgili son yıllarda önemli gelişmelere tanık oluyoruz. Bir yandan “coğrafî işaret tescili” ile mutfak envanterimiz çıkarılırken diğer yandan gastronomi şehri projesi özellikli 2004’den beri etkin “UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı/Creative Cities Network”nde yer alan şehirlerimizin sayısı artıyor. Gaziantep, HatayAfyonkarahisarAdana, Balıkesir, Diyarbakır, KayseriKonya, Nevşehir ve Tokat derken 2025’de Erzurum da bir gastronomi şehri olarak listeye girmeyi başardı.

Dadaşlık

Dadaşlık, Erzurum insanının alametifarikasıdır; hem Erzurum yöresi halk oyunu “bar” oynayan erkekler hem de erkek kardeş, hemşeri, yiğit, delikanlı, arkadaş ve dostu ifade eder. Dadaş kadercidir. Dadaş ehli keyiftir.

Fransız doğabilimci Joseph de Tournefort (1656-1708) Seyahatnâme’sinde2 Erzurum’da sade kahve, tütün ve havyardan ibaret kahvaltıya “şeytan kahvaltısı” dendiğini altını çizerek yazar; yıl 1701…

Tanpınar’ın “Beş Şehir”inden biridir Erzurum. Evliyâ Çelebi’nin nüktedanlığı bir gerçeğinde yalın ifadesidir. Erzurum’un kışı yamandır: “Hatta bir kere bir kedi bir damdan bir dama atlarken aralıkta donup kalır. Sekiz aydan sonra bahar gelince, anılan kedinin donu çözülüp mırnav deyip yere düşer. Bu da latife şeklinde anlatılan bir darb-ı meseldir.”3

Nereleri görmeli?

Sahip olduğu tarihî eserlerle Erzurum, bakir ve potansiyeli yüksek bir destinasyon… İşte bunlardan bazıları:

Erzurum Kalesi

Bugünkü şehir Roma İmparatoru Büyük Theodosios (MS 347-395) tarafından kurulmuştur, MS 415-422. Kalenin tarihi şehrin kuruluşuna dayandırılır. Kale pek çok badire, yıkım ve onarım görmüştür. Şehre hâkim bir tepe üzerine kurulan içkale dikdörtgen bir plana sahiptir. Kaleye yuvarlak kemerli bir kapı ile girilir. Bu bölümde küçük bir hamam ve bu yapıya ait üst örtüleri yıkık birimler bulunur. Sadece Kale Mescidi ve Tepsi Minare kalmıştır. Kalenin kuzeybatısında sekizgen, güneydoğusunda yedigen olmak üzere kuleleri bulunur. Her iki kulenin de içi yıkılmıştır. Kalenin güney cephesinde sivri kemerli kitabeli bir de çeşmesi bulunur. Kalenin biri güneybatıda, diğeri kuzeybatı köşede olmak üzere iki girişi daha vardır. Doğu cephesinin 400 metre ilerisindeki surlar, kapılarıyla ünlü Erzurum’un maalesef bugüne kadar ayakta kalamamış kapılarından Tebrizkapı’ya kadar uzanan surların başlangıcıdır.

Çifte Minareli Medrese

Erzurum’un sembolü ve Anadolu Selçuklu dönemi mimarisinin en önemli eserlerindendir. 13. yüzyılda yapıldığı rivayettir. Avlulu, iki katlı ve dört eyvanlı bir yapıya sahip olan medrese, 38×48 metrekarelik bir alanı kaplar. Medresenin kuzey cephesinde yer alan taç kapısı, kendine has sanatsal detaylarıyla dikkat çeker. Bu başlı başına bir sanat şaheseri olan kapıdan avluya geçilir. İnce uzun avlunun etrafı sütunlarla çevrilidir ve öğrenci odaları da avlunun çevresinde yer almaktadır. Güneydeki eyvana bitişik olan kümbet, kübik bir kaide üzerine poligonal bir gövde ve konik bir külah ile tasarlanmıştır.

Tabyalar

Tabya, askerî kuvvetleri barındırmak amaçlı kışla, cephanelik, eğitim, sağlık, depo, cami ve toplanma yerlerinden oluşan etrafı savunma mevzileri ile çevrilmiş kapalı mevzi demektir. Ahali Tabyası, Dolangez Tabyası, Gez Tabyası, Küçük Höyük Tabyası, Büyük Höyük Tabyası, İlave Tabya, Uzun Ahmet Tabyası, Büyük Kiremitlik Tabyası, Küçük Kiremitlik Tabyası, Çobandede Tabyası, Toparlak Tabya, Küçük Palandöken Tabyası, Büyük Palandöken Tabyası, Karagöbek Tabyası ve Tafta Tabyası olmak üzere 15 tabya Erzurum’u çevrelemiştir.

Ulu Camii

Saltuklu Emiri Nasreddin Aslan Mehmed tarafından 1179’da yaptırılmıştır. Sultan 4. Murat zamanında yiyecek deposu olarak kullanılan cami, birçok onarım geçirmiştir. Cami içinde toplam 40 sütun vardır.

Yapının üst örtüsü mihrap duvarına dikey olarak inşa edilmiştir. Geniş bir orta nef ve bunun iki yanında üçer nefle birlikte toplam yedi neften oluşur.

Lala Paşa Camii

Erzurum’daki ilk Osmanlı eseridir. 1562’de Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir. Ortada dört paye ile taşınan merkezi kubbe, dört yanda sivri kemerlerle desteklenen yarım çapraz tonozlar, köşelerde de dört küçük kubbeden oluşan merkezi planlı bir örtü biçimine sahip olan caminin iç mekânını iki sıra halinde 28 pencere aydınlatır.

Alt sıradaki pencere alınlıkları üzerinde bulunan çiniler, şehrin Ruslar tarafından işgal edilmesi sırasında atılan kurşunlarla zedelenmiştir. Yapının kitabesi, yuvarlak ve mukarnaslı olan mihrabın üzerinde yer alır. Pencerelerde bulunan hadisler, hat sanatından eşsiz örnekler sunar. Kare kaide üzerine kurulmuş olan cami minaresi, yuvarlak gövdeli ve tek şerefelidir. Beyaz taştan inşa edilen minare, kırmızı taşlı bileziklerle süslenmiştir. Avlusunda, sekiz köşeli ahşap ve konik çatılı şadırvanı vardır.

Üç Kümbetler

Anadolu Selçuklu mezar yapılarının en güzel örneklerindendir.

Yakutiye Medresesi

Yapım yılı 1310. Medrese, dikdörtgen planlı, üç eyvanlı, kapalı avlulu ve tek katlıdır. Girişi iki katlı olarak düzenlenmiştir. Taç kapıdan sivri tonozla örtülü giriş holüne girilmekte; giriş holünün kuzey ve güneyinde iki oda bulunur.

Güneyde bulunan odada yer alan merdivenle hem minareye hem de giriş holünün üzerinde yer alan ikinci kata çıkılır. Medresenin batıdakiler küçük, doğudakiler büyük olmak üzere dört köşesinde birer oda bulunur. Medresenin en gösterişli cephesi, taç kapının da bulunduğu batı cephesidir. Taç kapı bitkisel, geometrik, figüratif ve yazı kuşaklarıyla bezenmiştir. Taç kapının her iki yüzünde, silme kemerler içerisinde, altta ajurlu bir küre ve üst kısmında hayat ağacı ve hayat ağacı altında birbirine bakar vaziyette verilmiş pars figürleri ve en üstte çift başlı kartal kabartmalı pano bulunur.

Kongre ve Millî Mücadele Müzesi

Erzurum Kongresi, 23 Temmuz 1919’da bu binada toplanmıştır. 1864’de Mıgırdiç Sanasaryan tarafından yaptırılan ve Sanasaryan Koleji (Ermeni Kız Yatılı Okulu) olarak hizmet veren bina Cumhuriyet öncesi kamulaştırılmış, 1924 sonlarında bir yangın sonucu ahşap kısmı yanmıştır. Müzenin Kongre Salonu’nda, Gazi Mustafa Kemal’in nüfus cüzdanı örneği ile oturduğu başkanlık makamı ve Erzurum Kongresi’ne katılan Trabzon, Erzurum, Sivas, Bitlis ve Van’dan 56 delegenin adlarının yazılı olduğu masalarla duvarlarda delegelerin portreleri yer alır.

Abdurrahman Gazi Türbesi

Erzurum’a 2,5 kilometre uzaklıkta Palandöken Dağı eteğindedir. Abdurrahman Gazi’nin sahabeden ve Hazreti Peygamber’in sancaktarlığını yaptığına inanılmaktadır. 1796’da yaptırılan Türbe içerisinde 4.85 metre boyunda Abdurrahman Gazi Hazretleri’nin makamı bulunmaktadır. Evliyâ Çelebi; “Eğerli Dağı dibindeki Hz. Abdurrahman Gazi teferrüşgâh, mürtefi, cihannüma bir tekkede medfundur. Hindi Baba Sultan da oradadır,” diyerek söz eder. Erzurum’a gelenin Türbe’yi ziyaret etmeden dönmesi hâlinde tekrar geleceği şeklinde yaygın bir inanç vardır.

Palandöken

En önemli kış turizmi merkezimizdir. Palandöken, 3185 metre zirvesiyle tektonik bir dağdır.

Tortum Şelalesi

Erzurum’a 87 kilometre uzaklıktadır. 22 metre genişliği, 48 metre yüksekliğiyle dirençli kireçtaşı katmanları üzerinden akarak oluşturduğu görsel şölenle büyüleyicidir. 48 metre yükseklik; Viktorya (120 metre) ve Niyagara (51 metre) şelalelerinden sonra onu dünyanın üçüncü en yüksek şelalesi yapıyor.

Cam Teras ise Tortum Gölü kenarında 143 metre yüksekliği ve 12,3 metre uzunluğuyla Türkiye’nin en büyük alanlı cam seyir terasıdır. Göl, buz tırmanışı, trekking, kuş gözlemi ve rafting gibi birçok sportif faaliyetlerin yanı sıra paraşütle atlama (base jumping), iple atlama (rope jumping) ve yarasa adam (wingsuit) aktivitelerinin son yıllardaki gözdesi.

Oltu

Erzurum’a 120 kilometre uzaklıktaki Oltu sadece doğasıyla değil, taşı ve kebabıyla da ünlüdür. İlçe, tarihi boyunca önemli bir ticaret merkezidir. Oltu taşının en belirgin özelliği, hafifliği ve kolayca işlenebilmesi. Genellikle siyah veya koyu gri renkte bulunan taş, zamanla elde edilen doğal parlaklıkla dikkat çeker. Oltu taşının en önemli kullanım alanları; pipo, ağızlık, küpe, kolye, yüzük ve özellikle tesbihtir. Oltu taşının işlenmesi, ustalık ve deneyim gerektiren bir süreçtir, bu nedenle Oltu taşı ustaları, yıllar süren birikimleriyle sanatı yaşatıyor. (Erzurum merkezdeki Taşhan -Rüstempaşa Bedesteni-, oltu taşı ustaları çarşısıdır.)

Bir de Oltu Rus Kilisesi vardır ilçenin merkezinde. 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sonrasında, Ruslar tarafından 1885-1890 yılları arasında inşa edildiği bilinmektedir. Kilise, 32×15 metre boyutlarındaki dikdörtgen ayaklar tarafından desteklenen kubbenin iki yanında yer alan dikdörtgen mekânlardan oluşur.

Cağ kebabı

Cağ kebabı, oğlak veya kuzu etinden yapılır. Geleneksel olarak Oltu’ya aittir. Adı, cağ/bico denilen kebabın kesilirken dizildiği şişten gelir. Önceden terbiye edilmiş etin şişe sarılıp yatık biçimde odun ateşinin kızgın közünün 10-15 cm üstünde yavaş yavaş pişirilmesiyle hazırlanır. Döner bıçağıyla cağ/bico üzerine kesilen kebap ızgaraya konularak biraz daha pişirilir ve servis edilir.

Şehir turu sonrası;
Durmuş da yorgunluk çıkarmışım,
Bir akşam vakti
Dört bardak kıtlama çayla Erzurum’da..4

Hamam (Ilıca, Hasankale ve şehir merkezinde) sefası yapmadan dönmeyin lütfen!

Oltu taşı ve kadayıf dolması ise Erzurum seyahatlerinin en makbul hediyelikleridir.

  1. Puşkin, Aleksandr S. (2017), Erzurum Yolculuğu (Çev. Ataol Behramoğlu) İstanbul: İş Kültür Yayını, s.59-90.
  2. Tournefort, Joseph de (2013), Tournefort Seyahatnâmesi (Çev. Teoman Tunçdoğan-Ali Berktay), İstanbul: Kitap Yayını, s.172.
  3. Evliyâ Çelebi (2005), Günümüz Türkçesiyle Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi (Haz. Y.Dağlı-S.A.Kahraman) İstanbul: YKY Yayını, Cilt 1. Kitap s.246.
  4. Uyar, Turgut (2014), Büyük Saat, İstanbul: YKY Yayını, s.37.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Fikir Turu’nun editöryel politikasını yansıtmayabilir.

Bu yazı ilk kez 30 Mayıs 2025’te yayımlanmıştır.

Zekeriya ŞimşekZekeriya Şimşek

Zekeriya Şimşek - 1962, İzmir doğumlu. İşletme eğitimli. Danışmanlık şirketi kurucu ortağı (1992-). DEİK Türkiye-Tanzanya İş Konseyi Kurucu Başkanlığı yaptı (2011). Tanzanya İşbirliği Forumu Kurucusu (2014-). Türkiye’de bir ilki gerçekleştirerek Afrikatürk dergisini projelendirdi ve yayımladı (2019). Afrika Menekşesi öyküsü, Tarık Dursun K. Öykü Ödülü’nde “yayımlanmaya değer” bulundu (2019. Dünya Siyasetinde Afrika adlı akademik kitap serisinin bölüm yazarlarından (2020-2021). Afrika Şiiri’ne dair ülkemizdeki en kapsamlı araştırma-incelemeyi yaptı ve yayımladı (2021). Afrika araştırmaları, öyküleri ve denemeleri Türk Edebiyatı, YeniE, Sözcükler, Notos, Varlık, Edebiyat Ortamı, Edebiyatist, KE dergisi, görüş21.com ve ishakedebiyat.com’da yayımlandı/yayımlanıyor. Afrika üzerine yazıyor, seminerler veriyor ve arada Tanzanya’da yaşıyor. Tanzanya, Kafka ve zeybek en büyük tutkuları. Dünyayı şairlerin kurtaracağına inanıyor.

https://fikirturu.com/

Önceki ve Sonraki Haberler

HABERE YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.