1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Kaç mermi patlarsa uyanırız?
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Kaç mermi patlarsa uyanırız?

A+A-

Yeni organize sanayi bölgesinde, daha silah üretemeden top mermileri imha ettik!

Önceki çürük zemine kurulduğu için yıkıldı, bu da cephanelik üzerine mi kuruluyor?

Erzurum ne çektiyse çalakalem yapılan işlerden çekti. Hem devlet hem de şehir halkı ciddi bedeller ödedi. Çok mu zor, biraz daha ihtimam ve esaslı bir ciddiyet…

Sayın vekiller…

Bu şehrin hayrına yaptığınız onlarca güzel hizmet var, ama niye kimi yanlış işleri omuzlarınıza yük olarak bindiriyorsunuz? Şehir hastanesinde her şey dört dörtlük yürüyor da, MHP İl Başkanı Yurdagül birilerine iftira mı atıyor?

AK Parti il Başkanı Küçükoğlu da “biz yanlışın arkasında durmayız” diyor. Mesele yok o zaman…

Sayın vekiller, sayın mahalli yöneticiler…

Lütfen suhuleti elden bırakmayın. Nerede ne yanlış varsa ve kim bu yanlışı yapıyorsa, gözünün yaşına bakmayın hesap sorun.

Siz bugün o hesabı sormazsanız, yarın bu halk seçimde sandık başında size kırmızı kart gösterecektir.

Canı cehenneme… Kim bu devletin ve milletin kendisine emanet ettiği hakikat mührünün hilafına amel ediyorsa, bırakın yargıda hesap versinler. Niye, “ben filancaların arkasındayım” diyorsunuz sayın vekil…

Sayın vekiller mümkün ki farkında değilsiniz.

Bu şehirde kimi kifayetsiz muhterisler, hem ticarette hem bürokraside şehir halkını iliklerine kadar soyup soğana çeviriyorlar. Ve bu ahlaksızlığı yaparken de, “arkamızda kimler var, ses çıkarırsanız anında adliyede olursunuz” diyorlar.

Sayın vekiller…

Bütün kalbimle sizin dürüstlüğünüze de samimiyetinize de inanıyorum. Ve fakat siz bu inadı ve tepkileri görmezden gelmeye devam ederseniz, korkarım ki yakın bir gelecekte bu şehir halkının yarısı adliyelik olacak.

 

Siyasetçilerin halkla inatlaşması, vatandaşı kısa vadede olumsuz etkilese de, uzun vadede kazanan asla siyasetçi olmaz.

Erzurum’un yakın tarihinden, size iki tane çarpıcı örnek vereceğim.

İlki, Erzurum Teknik Üniversitesi’nin kurulduğu alan…

İkincisi ise, kurulmasıyla yıkılması neredeyse aynı anda olan yeni organize sanayi…

Tayyip Beyin talimatıyla, Erzurum’a ikinci bir devlet üniversitesi kurulması için hükümet harekete geçmiş hatta kuruluş kanunu bile çıkmıştı.

Pekii bu yeni üniversite nereye kurulmalıydı?

Öneriler, görüşler, teklifler art arda geliyordu.

Aralarında bendenizin de olduğu çok geniş bir kitle, “Yeni üniversite şehrin Doğu’suna, Mahallebaşı ve Gölbaşı’na kurulmalıdır” önerisini savunduk.

Bu görüşü savunurken, söz konusu semtleri yeniden hareketli hale getirmek ve böylelikle dengeli bir gelişme modelini amaçlıyorduk.

Lakin olmadı!

O günkü yerel siyasi irade, ısrar ve inatla üniversitenin bugünkü yerini istedi.

 

Kim ne derse desin, yanlış bir tercihti…

Erzurum Teknik Üniversitesi’nin yeri asla isabetli değildir.

Zemin çok gevşek…

Neredeyse iki metreden su çıkıyor. Tarım alanı olması da cabası…

Bugün olmuş hala bilmediğimiz bir sebepten ötürü, o yıllarda birileri bu gereksiz inatlaşmayı bayraklaştırmıştı!

Birçok konuya değineceğim için özet geçiyorum.

 

 

İkinci organize sanayi bölgesi…

Evet; çok gerekliydi. Evet; birinci organize sanayi bölgesi ne ihtiyacı karşılayabiliyordu ne de maksadına uygun bir yapıdaydı.

Erzurum’a acilen yeni bir organize sanayi bölgesi kurulmalıydı.

Hükümet bu sesi duydu, vakit kaybetmeden gereğini yaptı:

Erzurum’a yeni bir organize sanayi bölgesi kurulsun.

İlgililer hemen yer araştırmasına koyuldu, alternatifler masaya yatırıldı.

Gördük ki süreç, organize sanayinin kurulup ardandan da çöktüğü alan üzerinde ilerliyor.

Tam o sırada bilirkişi raporları geldi.

Arazi, sanayileşmeye uygun bir yer değil.

Zemin çok gevşek ve sert rüzgarlara maruz…

İşte o irade bir kez daha devreye girdi.

Bilimsel itirazlara ve toplumsal tepkilere karşın yeni organize sanayi bölgesi çöktüğü yere kuruldu.

Devlet milyarlarca lira para harcadı. Altyapı üst yapı inşa olundu.

Özel sektör cebinden para harcadı.

Bilimin itirazını ve halkın tepkisini zerre kadar ciddiye almayan o günkü yerel siyasi iradenin, bildiğini okumasının faturası çok ama çok ağır oldu.

Pekii bu facianın sorumluları hakkında hesap soruldu mu?

Elbette ki hayır!

Devletin ve milletin cebinden çıkan ve bir inat uğruna kül olan o paralar, “zarar hanesine” kaydoldu; mesele de kapatıldı!

 

Atlama Kulesi farklı mı?

Hayır.

Göz göre göre yapıldı, siyasiler bilim insanlarıyla inatlaştı.

Galiba üçüncü kez yapmaya çalıştıkları atlama kulesi için de rapor vardı:

“Burası yığma bir tepedir, tabii bir alan değildir” denilmesine denildi de dinleyen olmadı.

İki kere yıkıldı, devlet yüzlerce milyon zarara uğradı.

Hesap veren oldu mu?

Siz duyduysanız ben de duydum.

Konu çok da…

Sizi fazla yormamak için son iki örnekle bu bahsi noktalayıp, güncel meseleye geçmek istiyorum.

 

Kırık Tüneli…

Ha bire su çıktığı için çalışmalar hedeflendiği gibi ilerlemiyor, hatta neredeyse çalışmalar durduruldu.

Meraklıları araştırabilir, Kırık Tüneli’nin orijinal güzergahı bugünkü hat üzerinde değildi.

Burada da o günkü yerel siyasi irade anında devreye girdi ve Karayolları’nın projesini değiştirip farklı noktayı tünel olarak karara bağladı.

Şayet, Kırık Tüneli Projesi’nin güzergahı değiştirilmemiş olsaydı, bugün çoktan bitmiş ve hizmete alınmış olacaktı.

Siz sormadan ben söyleyeyim:

Kırık Tüneli için de kimseden hesap sorulmadı.

Devlet, diyelim ki yüz liraya mal olması gereken bu hizmet için en az beş yüz lira belki de çok daha fazlası para ödüyor!

Son örnek:

Lalapaşa Yeraltı Otoparkı…

Olağanüstü yanlış bir projeydi.

Tarihi SİT alanının altı belediye tarafından bilinçsizce oyuldu.

Zemin etüdü yapılmadan girişilen bu iş, ramak kaldı ki faciayla sonuçlansın.

Lalapaşa Camii ve Yakutiye Medresesi yıkılmadıysa tamamen şans eseridir.

Çünkü oradan öyle bir suç çıktı ki, suyun kontrol alınması bir yılı buldu.

Sonunda yeraltı otoparkı yapıldı, ama kimse bugün dahi ciddiye almıyor.

Bedel ödeyen bir siyasetçi oldu mu?

Halep oradaysa arşın burada…

Biri çıkıp desin ki, bu saçma projenin ve devletin uğradığı zararın hesabı filanca siyasetçiden soruldu.

 

Kısa bir süre evvel, gazeteci yazar üstat M.Talat Uzunyaylalı da, bu meseleyi yazmış hatta o çok daha münderecatlı bir şekilde ele almıştı.

Bir ses geldi mi ya da itiraz...

Yok.

Ne yazık ki bu ülkede, egemen siyasetçilerin, “ben yaptım oldu ya da olmadı hiç umurumda değil” demek gibi bir lüksleri ve imtiyazları var!

Halka rağmen güya halk için…

Geçmişte de böyleydi.

 

Bir kamu yöneticisi veya kamu görevlisi istemeden de olsa, kamuyu zarara uğratması halinde ağır ceza mahkemesinde yargılanıyor ve ağır cezalar alıyor.

Ne hazin ki, siyasetçi için böyle bir yaptırım yok!

En fazla yeniden aday gösterilmiyor o kadar…

Niyeyse artık bazıları da ödüllendiriliyor!

 

Evet…

Gelelim yeni organize sanayi bölgesi etrafında yaşanan son gelişmelere…

Kabul edelim ki yer seçiminde hiçbir sorun yok.

Şehre ne çok uzak ne de çok yakın.

Sanayi bölgesinin olması gereken mesafede…

Malum; söz konusu alan neredeyse yüz yıldan beri askeriyenin elindeki bir arazi…

Vaktiyle kışlalar ve mühimmat depoları vardı burada…

Yine Başkan Erdoğan’ın talimatıyla, bu askeri alan sanayi bölgesi ilan edildi.

Çok da iyi oldu.

Hani öbürü çökmüş iş dünyası mağdur olmuştu ya…

İstenildi ki bir an evvel yeni organize sanayi kuvveden fiile geçsin.

Geçsin de…

 

Çalakalem yapılan işlerin akıbetini bu şehir hep birlikte yaşayıp gördü.

Adı üstünde askeri alan…

Bomba da çıkar top mermisi de…

Nitekim top mermileri çıktı; yüzlercesinin daha çıkması da muhtemeldir.

Sayın Vali Mustafa Çiftçi’nin yaptığı açıklamadaki şu cümlesini çok yadırgadım:

“… Kimin ne maksatla koyduğu bilinmeyen”

Ne demek kimin ne maksatla koyduğu bilinmeyen demek…

Orası askeri kışla, askeri arazi…

Dedim ya, belki de yüz yıldır orada askeriye vardı.

Top mermisi olmayacaktı da, Çini seramikleri mi çıkacaktı?

Teknoloji bugün öylesine almış başını gitmiş ki…

Havadan yapılan taramalarda yerin altında ne var ne yok tek tek tespit ediliyor.

Daha öbürünün yarası sarılmamışken, yeni bir felakete davetiye çıkarmak da neyin nesidir.

Bulunan daha doğrusu kendilerini ele veren o top mermileri imha edildi.

Eyvallah…

Ya diğerleri?

Yadırgadığım bir başka husus da şurası:

“İlgili askeri yetkililerin konu hakkında bilgilerinin olmaması!”

Şaka gibi…

Ne demek bu şimdi?

Yani, Erzurum 9.Kolordu Komutanlığı, bağlı birliklerini bilmiyor ve bağlı birliklerindeki mühimmat envanterinden bihaber mi?

Hiç mi hiç hoşuma gitmeyen bir açıklamaydı.

 

Kabul…

Bu şehrin acilen ikinci organize sanayi bölgesine ihtiyacı var.

Var da, bu ihtiyaç giderilsin diye çalakalem iş yapılmamalı…

Askeriyeye tahsisli bir alanda, sanayi bölgesi inşa olunacaksa, önce o arazinin röntgeni çekilmeliydi.

Savaş hallerinde yahut da olağanüstü bir durumda, devlet bir yerlere mayın döşer.

Ama aynı devletin elinde döşediği o mayınların nokta işaretli haritası olur.

Yarın sökülmeleri icap ettiğinde eliyle koymuş gibi çıkarır.

Askeri kışlalarda da durum aynıdır.

Nerede ne var, devletin hafızasındadır; üstelik kayıtlı biçimde…

Uzman filan değilim. Lakin mermilerin fotoğrafına bakınca, onların obüs toplarına ait olduğuna dair bir kanaat oluştu bende…

 

Bu da, İkinci Harp yıllarına tekabül ediyor demektir.

Muhtemel ki Rus tehlikesine karşı orada tutulmuşlar; sonra da toprağın altına gömülmüşler.

9.Kolordu, “bilmiyorum” dediyse de, illa ki Genel Kurmayda kayıtları vardır.

Yani orada top mermisi ve cephanelik çıkması sürpriz filan değil.

Nasıl ki teravih namazının, ramazanda olması tesadüf değilse…

Bu şehir ve bu devlet, çok ağır bedeller ödeyerek, hesapsız kitapsız yapılan işlerin neticesini canı yanarak gördü.

Allah aşkınıza nedir bu ciddiyetsizlik?

Erzurum garnizon bir şehir(di).

 

Burada her an bir yerlerden top da çıkar mermi de…

Hani valilik o açıklamasında diyor ya, “… başka bir yere götürülüp imha edilmeleri tehlikeli olduğundan, oldukları yerde imha edilmelerine karar verildi.”

İnternette kısa bir araştırma yaptım.

O türden top mermileri, bir aparat ya da tetikleyici olmadan durup dururken patlamıyorlar.

Öyle olsaydı zaten daha önce patlamış olurlardı.

 

Vali Mustafa Çiftçi, çok ama çok düzgün bir devlet adamı…

İşini de Erzurum’u da son derece ciddiye alır ve gecesini gündüzünü bu şehir için harcar…

Bu böyledir de…

Son yapılan yazılı açıklama, besbelli ki aceleye getirilmiş; yeterince tahkik edilmeden kaleme alınmış.

Sayın yetkililer…

Lütfen biraz daha ihtimam gösteriniz.

Bazen küçük bir ihmal, ileride telafisi imkansız faciaya sebep olabiliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.