1. YAZARLAR

  2. Mehmet ŞENER

  3. Dört bir yanı baharla yıkansın
Mehmet ŞENER

Mehmet ŞENER

Yazarın Tüm Yazıları >

Dört bir yanı baharla yıkansın

A+A-

Terörsüz Türkiye’nin mimarları…

İşte heykelleri dikilecek iki büyük lider…

Güneydoğu ve Doğu’da vatandaş iki baharı birden yaşıyor…

Artık hiçbir genç zorla dağa kaçırılamayacak ve annelerin gözyaşları sel olup akmayacak…

Şair diyor ya, “memleket isterim”… O şiire, bir mısra ekliyorum:

Dört bir yanı baharla yıkansın...

 

Geçmiş yıllarda birkaç kez denendi. Adına da, “barış süreci” denildi.

Ama olmadı.

İçeride ve dışarıdaki odaklar, el ele verip süreci sabote etti.

Barış inkıtaa oku yedi, güvercinin kanadı kırıldı.

Meşum saldırılar sürdü, fidanlar köklerinden söküldü.

Siyasi iradenin olanca iyi niyetine rağmen barış sağlanamadı, PKK silahlarını gömmedi.

Geçen süreçte askerlerimiz şehit düştü, siviller öldü, ülkenin enerjisi, birikimi terörle mücadele uğrunda harcandıkça harcandı.

Emperyalist güçlerin bir aparatı olan PKK, Türkiye’nin önünde bariyer oldu.

Kalkınmasını geciktirdi, güçlü bir ülke olmasını hep erteletti.

On binlerce insanını yitirdi. Ülkenin kırk küsur yılı ziyan oldu.

Terör baronları bir yandan kasalarını doldurdu, diğer yandan da Türkiye’yi PKK eliyle kan gölüne çevirdi.

Başkan Erdoğan, başbakanlığı zamanında samimi olarak denedi:

“Barış olsun, terör bitsin” dedi.

Mahut odaklar koru halinde bağırdı:

“Barış olmasın, terör bitmesin.”

Koşa koşa Kandil’e gidip, “Sakın ha… Silah bırakırsanız, pazarlık şansınızı kaybedersiniz” diyen sözde aydınlar çıktı!

Nasılsa şehit düşenler ve öldürülen militanlar kendi çocukları değildi.

Amerika, DEAŞ’la savaşıyor bahanesiyle, dünyanın gözü önünde teröre arka çıktı, omuz verdi…

Türkiye bitap düşer, geri adım atar ve ülke bölünür ümidiyle terör örgütü PKK’ya yüzlerce kamyon silah gönderdi, mali açıdan milyarlarca dolar aktardı.

Evet; canımız çok yandı, binlerce evladımızı şehit verdik, binlerce gazimiz oldu, analar-babalar kardeşler, eşler ağladı.

Bu kırk küsur yılda, ülkenin ez az iki trilyon doları yok oldu. Kalkınması gecikti, kişi başı milli gelir istenilen seviyeye çıkamadı.

Ve çok şükür ki…

Ne millet ne de devlet yılmadı, geri adım atmadı, korkuya kapılıp yeise düşmedi...

Birgün bu topraklara barış ve huzur gelecekti.

… Ve o gün artık geldi.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin, geçtiğimiz yıl Ekim ayında yaptığı o muhteşem tarihi çıkışıyla birden bire ibre değişmeye başladı.

Tünelin ucunda bu kez ışık değil, aydınlık sabahlar göründü.

Birden bire ülkenin dört bir yanını bahar havası kapladı.

Terörden beslenenler hariç, her Türk her Kürt bir ağızdan haykırdı:

“Sayın Bahçeli, bu çıkışını yürekten destekliyoruz.”

Ve çok şükür ki…

O tarihi çıkışın devamı geldi. Başkan Recep Tayyip Erdoğan hemen destek verdi, her vakit olduğu gibi bu sefer de gövdesini taşın altına koydu.

Bahçeli de Erdoğan da siyaseten bitme riskinden korkmadılar.

Ülkenin güvenliği, devletin bekası, milletin huzuru her şeyin üstündedir dediler. Ucuz ve gündelik siyasete prim vermediler.

Hakkını teslim edelim; DEM de samimi çaba gösterdi. Hele hele de merhum Sırrı Süreyya Önder…

Terörsüz Türkiye’nin harcında O’nun alın teri. İnsani çabası ve ülke sevgisi var.

CHP ise, “ama, lakin, fakat” demesine rağmen destek verdi. Bu da kıymetlidir.

Terör örgütü, kendisini feshettiğini açıkladı, silahları teslim edeceğini duyurdu.

Elbette ki birileri karalar bağladı, öfke nöbetlerine tutuldu.

Hamdolsun…

Kazanan Türkiye oldu, bütün bir millet sevindi.

Türkiye, ayaklarına vurulan prangalara rağmen son yirmi yılda olağanüstü başarılı işlere imza attı.

Başta savunma sanayii olmak üzere, hemen her alanda her biri tarihe altın harflerle geçecek projeleri kuvveden fiile geçirdi.

Terörsüz Türkiye’de, yürüyen Türkiye şaha kalkacak.

Bugüne kadar yapılan bu devasa eserleri gölgede bırakacak nice muhteşem hizmetler sıraya girecek.

Kırk küsur yıldır terör yüzünden mahzun ve mahrum olan Doğu ve Güneydoğu’da yepyeni ufuklar açılacak, bölge illerinin bastırılan potansiyelleri teker teker filiz verecek.

İşte o vakit göç duracak hatta geri göç bile başlayacak.

Çoğu haklı serzenişler vardı:

“Terör yüzünden Doğu ve Güneydoğu’ya yatırım yapamıyoruz.”

“Terör yüzünden istemeyerek memleketi terkettik.”

“Terör yüzünden hem sermaye hem de yetişmiş insan göçünün önüne geçilemiyor.”

Yıllardır büyük bir metanet ve sabırla evlat nöbeti tutan “Diyarbakır Anneleri” artık evlerine dönecek, çocuklarının ellerinden tutarak…

Teröristler yargı önünde hesap verecek, zorla dağa kaçırılan gençler esaretten kurtarılacak.

Sınırları terörden ve tehlikeden arındırılmış bir Türkiye, yalnızca içeride değil, bölgede ve başka coğrafyalarda da hamle üstüne hamle yapacak.

Terörsüz Türkiye’de…

Güzeller güzeli ülkem, barışın ve huzurun teminatı olacak.

Terörsüz Türkiye’de…

Mazlum milletlerin umudu Türkiye, yarınlarda her yaralının yarasını saracak bir imkana kavuşacak…

Milli Mücadele yıllarında, nasıl ki kimi korkaklar ve ihanet içindekiler, “Bizim haddimize mi kurtuluş savaşı vermek. Bizim için en doğru olan şey, Amerikan mandası altına girmektir” diyorlardı.

Bugün de, onların torunları ve fikren uzantıları benzer hezeyan içindeler:

“Türkiye’den bir halt olmaz. Büyük güçler, Türkiye’nin dünya ölçeğinde rol dağıtan bir ülke olmasına izin vermezler.”

Bereket versin ki…

Şartları bu alçaklar belirlemiyor; karar alma sadedinde değiller.

Bin yıldan daha uzun süredir birbirine kardeşlik bağıyla bağlı olan Türk-Kürt şimdi kıyama kalkacak.

Bu kıyamın menzili de: Büyük Türkiye…

Adil, merhametli, Hakk’tan yana bir Türkiye…

Terörsüz Türkiye…

Bu ülkenin yarınları olan çocuklarımıza, büyüklerinin bırakacağı en değerli ve en mübarek bir miras olacaktır.

Bu ülkede inşallah çocuklarımız, torunlarımız “terör” kelimesini duymadan büyücekler, insanca yaşayıp gidecekler.

Terörsüz Türkiye…

Kürt olan siyasetçiye, aydına, sanatçıya, gazeteciye ve iş insanlarına da özgürlük getirecek.

Çünkü “örgüt benim adımın üstümü çizer” endişesine duçar olmayacaklar.

Bu toprakların çocukları kırk küsur yıldır baharı bekliyordu.

Kim bilir belki de şair bundan hareketle demiş ki:

“Baharı özledik diyor gelen kızlar… Ki içlerinde baharın da özledikleri var.”

Gelin en iyisi mi bu yazıyı Cahit Sıtkı Tarancı’nın, “Memleket İsterim” şiiriyle noktalayalım:

Memleket isterim

Gök mavi, dal yeşil, tarla sarı olsun;

Kuşların çiçeklerin diyarı olsun.

Memleket isterim

Ne başta dert, ne gönülde hasret olsun;

Kardeş kavgasına bir nihayet olsun.

Memleket isterim

Ne zengin fakir, ne sen ben farkı olsun;

Kış günü herkesin evi barkı olsun.

Memleket isterim

Yaşamak, sevmek gibi gönülden olsun;

Olursa bir şikayet ölümden olsun.

Önceki ve Sonraki Yazılar

YAZIYA YORUM KAT

UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.